• DOLAR 32.546
  • EURO 34.92
  • ALTIN 2425.897
  • ...

Günümüz kültürel ögelerinden hızla üretilen ve aynı hızda tüketilen popüler kültür; meşhur ettiği değerleri/ilahları, öldürerek beslenen bir kültürdür. Yerel yani halk kültürü karşısında samimi ve içten değil, yapay ve geçicidir. Gözlemlendiği kadarıyla belli bir döneme ait olup yayılmacı özellikler taşır. Aynı zamanda etkileyici olup halk kültürü gibi kalıcı özellikler göstermez.

Popüler kültürün etkili olduğu ortam, daha çok gençlerin hayat alanı olsa da çekim alanı geniştir.  Giyimden yiyeceğe, konuşma dilinden yazı diline, günlük hayata kadar her alanda varlığını hissettirir. Adeta satın alınan bu öge, ticari yolla daha yayılmacıdır. Reklamı ve anlamı; ruh kokmayan bir yaklaşımın ürünüdür.

Gençlerin dünyası bu gibi moda akımlar karşısında benliklerine ait yaklaşımları terk ederek, taklit yeteneklerini -sonucu düşünmeyerek, ölçmeyerek, biçmeyerek- geliştirdiklerinden dolayı düşünme yetilerini kaybediyorlar. Belki de özgürlüğü, “sınırsızlık” olarak düşündükleri için popüler kültürle kaynaştıklarını algılamıyorlar.

Elbette Müslüman gençlik de bundan etkilenmektedir. Duyarlı anne-babalar, aileler, bireyler ve toplum buna engel olamamaktadır. Endişe ile yaklaşılan bu realite karşısında, toplumsal sorumluluk had safhaya ulaşmadığından kolaylıkla aramızda neşvü nema bulmaktadır popüler kültür.

İlk pantolonlu olarak 89-90’lı yıllarda gördüğüm 12 yaşlarındaki bir kız çocuğuyla başlayan hayretten bugüne açık olan ağzımız, artık kapandı. Gözlerimiz alıştı. Hatta etekli bir bayan, dar pantolon giymeyen erkek görmek hayret kokuyor.

Menüsünde burger/sandviç, yanında cola olmayan bir yiyecek düşünülmez; klasik ve sağlıklı yemekleri damaklarımız kabul etmez oldu. 7-8 yaşlarında olan oğlumun mayalanmış yoğurdu yüzünü ekşiterek yememesi, adeta püre olan hazır yoğurdu tercih etmesi, düşündürücü.

Taym’ımız, Fes’imiz, İnsta’mız konuşurken ve yazarken sosyal medya kültürünün aşıladığı yeni bir dil ve tarzımız, bizi kendine mecbur etti. Gönüllü köleliğin popülerlik ışıltısı, toplumsal bir körlüğü beraberinde getirdi. Halbuki biz çok rahatız.

Anne-baba başta olmak üzere akrabaya, büyüklere, küçüklere karşı saygısızlığımız ve sorumsuzluğumuz ayrı bir kültür. Evdeki dağınıklık ve düzensizlikten tutun da okulda, işte ve sokaktaki rahatlığımız popüler kültürün empoze ettiği bir anlayış. Yani sorumsuzluk…

Suçu hep gençliğe yüklemenin bir anlamı olmasa gerek. Çocukların ellerinden tutup dede ve ninelerine götürmeyip bağımsız hayatı tercih ettiler çekirdek aile olarak. Geniş ve rahat elbiseler giydirmeyip popüler giyimle donattılar çocuklarını. Burgerlerle baştan savdılar canlarını. Namaz gibi ibadetler için daha küçük derken salıverdiler sokaklara ya da kötü arkadaşların kucaklarına. Korumak adına sokaklardan korkanlar ve yeter ki sussunlar diyenler, internetin korkunç ve dehşetli dünyasına bağımlılık yaparcasına attılar.

Yeni nesil; popüler kültür giyindi, içti, konuştu, yazdı ve yaşadı. Onu bu popülerlik içine kim soktu derken, aynada kendimize bakmadık, makyajımıza ve süsümüze baktığımız kadar.

Goethe’nin dediği gibi “Ham adam, önünde oIup bitenIere bakmakIa yetinir, küItürIü adam hissetmek ister, düşünceye daImaksa yaInız çok iyi yetişmiş adama zevk verir.”