• DOLAR 32.371
  • EURO 35.039
  • ALTIN 2325.83
  • ...

ABD, İran, Türkiye, Avrupa Birliği, ambargo, dolar, avro, ticaret, altın, çeyrek, uçak, yabancı şirketler, otomobil, petrol ve Trump… bugünlerde en sık duyduğumuz kelimeler oldu. Bir bakıma ekonomik ve politik gelişmelerin küresel döngüsünü özetleyen ifadeler demek daha doğru olur.

Dolar ve Avro`nun başını alıp gitmesi artık ekonomik sebeplere değil de politik nedenlere bağlı olarak yorumlanıyorsa dünyanın da gidişatının etkisi gözlemlenebiliyor. Elbette ekonomideki kırılgan noktaların etkisi de göz ardı edilemez.

Eski ABD Başkanlarından Reagan`dan beri dünyayı kontrol eden bir ekonomi politikası sürdüren ABD, Trump ile bu politikayı daha koruyucu ve sahiplenici bir ekonomi politikasına terk etti. Tıpkı bir devleti idare etmekten çok, küçülerek bir şirketi korumaya çalışma gibi. Kasım seçimleri için Trump`ın iç politikaya bu şekilde mesajlar verip ikinci dört yıl başkanlık koltuğuna göz kırpması olarak yorumlanan bu hamleler, halktan destek aldığı kadar ekonomistler ve önceki küreselci akımlar tarafından da eleştiriliyor. Öyleki Avrupa Birliğini karşısına alma pahasına da olsa İran`a ambargo uygulamada kararlı olması Yahudi lobisinin desteğini ikinci dört yıl için garantilemiş görünüyor.

Fakat kontrolünde olmayan gelişmelere de müdahil olmaktan geri durmaması yanlış adımlar atmasına sebep olabiliyor. Hem koruyucu hem emperyal ekonomi anlayışı, zıtlıkları beraberinde getirip çatışmalar oluşturuyor.

Öyleki İran`la Nükleer anlaşmayı tek taraflı bozması Avrupa Birliğini memnun etmemişe benziyor. Dolayısıyla şirketlerine İran`a yapılacak olan ambargodan dolayı ABD şayet yaptırım uygularsa, sahip çıkacağının mesajını rahatlıkla verirken safların gittikçe belirginleştiğini görüyoruz.

Peki; gerek Avrupa Birliği`nden gerek Türkiye`den şirketler, ABD`nin bu ambargosunu kaale almayabilirler mi? Elbette almayabilirler. Üzerinde ortak bir konsensüs sağlanmamış olan bu ambargo, ABD tarafından tek taraflı olarak uygulanıyor. Dünya siyasetine ve ekonomisine yön veren layüsel ve kontrolsüz güce dayalı emperyal bir baskıyla bunu yapıyor.

O zaman şirketler neden rahatsız sorusu cevabını daha rahat buluyor. Bir şirketin ABD ile ihracat veya ithalata dayalı herhangi bir ticaretinden tutun da en ufak bir ilişkisi dahi ileri de başına sorun açabilir. Bu endişe ile ilerisini düşünen şirketler İran piyasasından geri çekiliyorlar. Bu şirketlerin Türkiye veya başka bir ülkeden olmaları bir şeyi değiştirmez.

 Ancak ABD ile herhangi bir ticari, siyasi ve benzeri ilişkisi olmayan şirketlerin bu konuda hiç çekinceleri olmadığından rahatlar ve İran`la ticarete devam edecekler.  Çin, Rusya, bazı Latin Amerika ülkeleri gibi…

Peki İran köşeye sıkışır mı? Devriminden bu yana zaten bu ambargo süregeliyordu. Kendine yetmeye çalışan, kendi otomobilini, savunma sanayini ve ekonomisini bir şekilde geliştirip korudu. Bugünlerde doların düzensiz yükselişi ve ekonomik bazı çalkantıların olması kalıcı görünmüyor. Ambargonun etkisiyle piyasaların ilk tepkilerinin böyle olması normal. Bir müddet sonra rayına oturacak ve ekonomi bu gelişmeleri kendi içinde kabullenecek düzenlemeleri doğuracaktır.

Yıllardır İran`a ambargo olması kötü ev sahibinin kiracıyı ev sahibi yapması gibi İran`ı birçok konuda kendine yeten bir ülke yaptı. Nitekim istenilen ekonomik düzeye ulaşmasa da açlıktan da ölmedi. Medya haberleri ise küresel ekonominin emperyal baskısı olduğu için pek bekleneni vermiyor. Tıpkı Arap baharı için o günlerde yapılan ve olandan çok olması umulan haberler gibi.

Dünya yeni bir yapılanmaya doğru yol aldığı için bu ambargoda Türkiye`nin artık şunu iyi anlaması lazım: Dünyada artık dost ülkeler yok, çıkarlarını düşünen ülkeler var.