• DOLAR 32.593
  • EURO 34.876
  • ALTIN 2501.442
  • ...

İnsanların tarih boyunca yöneticilerinden en çok talep edegeldikleri şey her halde adalet olmalıdır. Bütün toplumlar her zaman bir adalet beklentisi içerisinde olmuşlardır.

Yönetime talip olanlar da aynı şekilde topluma en çok adalet vaad ederek gelmişlerdir. Adaleti yerine getirebildikleri oranda yönetimde kalabilmişler, adaletten uzaklaştıklarında belki biraz da zorbalıkla yönetimlerinin müddetlerini uzatabilmişler, ama akıbet orayı terk etmişlerdir.

Bu ülkede kurulan siyasi partilerin büyük bir çoğunluğu ya doğrudan adalet ismini kullanmış veya aynı anlama gelen kelimeleri tercih etmiştir.

Bugün Türkiye insanının hiç bir beklentisi adaletten daha öncelikli değildir. Belki bir anlamda bu ihtiyacı bir nebze gidermek için olacak ki geçtiğimiz hafta Adalet Bakanlığı tarafından Adalet Şurası toplanmıştır.

İşin acı olan yönü, kitleler adaletin muhtevası konusunda ittifak halinde değiller, herkes kendi açısından bakmaktadır.

Özellikle son zamanlarda adalet denilince sadece yargılama esnasındaki adaleti aklına getirmekte, daha da somutlaştıracak olursak FETÖ yargılamaları esnasında yapılan yanlışlardan, adaletsizliklerden söz etmektedir.

On binlerce insanın yargılanması, hatta ondan önce tespit aşaması esnasında bir takım hatalar, adaletsizlikler vuku bulabilir. Önemli olanın bunların asgariye inmesi ve bir de mağduriyetlerin uzun sürmemesidir.

Elbette adalet insanlara genellikle mahkemelerden dağıtılır. Fakat insanlar sadece yargı esnasında değil normal hayattaki hak dağıtımında adaletin tecellisini görmek ister. Mahkeme işin en son safhasıdır ve bir anlamda iş bitmiş ve sonuna gelinmiş demektir. Buna bazen fırsat eşitliği deriz bazen hakça paylaşım deriz.

Fakat bu ülkede sadece belirli dönemlerde değil baştan beri hep zulme maruz kalmış kesimler vardır.

Nitekim şu son beş yıl içerinde kasıtlı veya kasıtsız yargı zulmüne uğrayan nicelerinin durumları düzeltilmiş, hakları iade edilmiş hatta tazminatlarıyla birlikte.

Fakat aziz İslam davası uğruna zulme uğrayan, zulme uğradıkları net ve berrak bir şekilde ortaya çıkan, kendilerine tuzak kuran kolluk ve yargı mensupları bir bir tespit edilen ve şu anda cezaevinde olan sayısız Müslüman zindanlardadır.

Bunların durumları defalarca yetkililere iletildiği halde bir yaprak dahi yerinden kıpırdamamıştır. Duymayan, bilmeyen bir tek yetkili kalmadığına göre insanın aklına bir tek şey geliyor:

Bütün bunlar kasıtlı olarak yapılıyor, Müslümanlar bilinçli ve düşmanca içerde tutulmaya devam ediliyor, böyle isteniyor. Bunun başka hiç bir izah tarzı olamaz.

Bilinmelidir ki Müslümanlar sabır aşamasını çoktan aşmışlar ve beddua aşamasına gelmişlerdir.