Halkın takva anlayışını küçümsemek
Yazları çocukken kuzenlerle birlikte rahmetli anneannemin bahçe evinde geçirmeyi çok severdik. Kapının hemen önünde iki büyük kaya vardı, üzerinde güneşlenen kertenkeleler olurdu, biz onları vurmak veya yakalamak istediğimizde anneannem;
“Onlar benim komşularım, ilişmeyin benim komşularıma” diye öfkelenirdi bize, elimizde lastik saban gördüğünde çok kızardı, hatta civarda ortaya çıkan yılanlara bile “benim komşularım” diye dokundurmazdı.
“Halkımızın takva anlayışından” söz etmek istiyorum.
Bugün takva adına çok şeyler yazılıp konuşuluyor, özellikle akademik seviyede Kur’an ve Sünnete göre sayısız eser verilmiş durumda.
İnsanımızın takva anlayışı, günümüze kadar takva adına miras olarak bize kadar getirdiği pratikler bu akademik çevreler tarafından “asıl takva şudur” gibisinden küçümseniyor, dudak bükülüyor.
Halkımızın takva anlayışını küçümseyen bir başka kesim ise (itiraf edelim) bizim gibi tevhid adına tavizsiz bir hayat yaşamayı hedefleyen kesimlerdir.
Peki, halkımızın takva anlayışı nedir, müttakî insan denilince gözünün önüne nasıl bir profil geliyor?
Bize göre en güzel tarif “Karıncayı bile ezmeyen” insandır.
Bununla birlikte farzların, vaciplerin yanı sıra nafile ibadetleri aksatmayan, başta teheccüd olmak üzere, kuşluk, evvabin, tahiyyetü’l mescid ve benzer namazları kılanlardır müttakiler.
Ramazan ayının dışında pazartesi, perşembe, her ayın ortaları ve benzer günlerde nafile oruç tutanlardır.
Yine halkın anlayışına göre müttakiler mutlaka dillerinde zikir olan, her gün düzenli olarak yerine getirdikleri bir takım tesbihatları olan kişilerdir.
İnsanımızın gözünde müttakiler haramlardan kaçındıkları gibi, bir takım mekruh ve şüpheli şeylerden de uzak duran kimselerdir. Kişinin başkalarına karşı davranışını ölçü aldığımızda da “Karıncayı incitmeyen” adamlardır müttakiler.
Halkın takvâ anlayışındaki bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
Peki, yanlış mıdır halkın bu takvâ ve müttaki anlayışı?
Elbette yanlış değildir, büyük ölçüde doğrudur fakat ideal anlamdaki takvadan eksik olduğunu söyleyebiliriz.
Mesela Kur’an-ı Kerim birçok yerde cihad edenleri müttakî olarak nitelendirir. Allah’ın dinini hayatın bütün alanlarına hâkim kılma mücadelesi takva başlığı altında ele alınmalıdır.
Fakat her şeye rağmen halkın mevcut takva anlayışının ve pratiğinin İslam’ı diri tuttuğunu asla unutmayalım.