• DOLAR 32.493
  • EURO 34.916
  • ALTIN 2435.684
  • ...

Müslümanlar olarak tuğyan, tağut ve tağutlaşma üzerine hepimiz bir şeyler okuduk, yazdık, konuştuk. Öyle ya, Tevhîdî uyanışın hepimiz için gündem olduğu son elli altmış yılda tağutu anlamadan tevhidi anlamanın mümkün olmadığını da biliyorduk. Ve tağutun pratikteki sembolleri durumundaki Firavun, Nemrud hakkında da fazlasıyla bilgiye sahip olduk.

Daha sonra meselenin tarihteki izini sürerek günümüze kadar getirdik, nihayet bugünün tağutlarını,  firavunlarını, nemrutlarını tanımlamaya çalıştık.

Zannedersem her zaman bir şey eksik kaldı. Biz her tağut ve tuğyan dediğimizde toplumun içerisinden gözümüzün önüne bir tek şahsı getirdik, “günümüzün firavunu, bu ülkenin tağutu ve nemrudu” diyerek gözümüzde bir tek fotoğraf canlandı.

Nedense aynı anda, aynı yerde bunların sayısının çok fazla olabileceğini hatta kitlelerin tuğyan edip tağutlaşabileceğini fazla bir düşünmedik.

Kapitalizmin baskın bir konuma gelmesiyle bunu da görmüş olduk. İnsanlık kitleler halinde firavunlaşabiliyormuş.

Bugün yeryüzünün önemli bir bölümünde kitlesel azgınlıklar söz konusudur. İnsanlar kitleler halinde başkalarının haklarına tecavüz yarışına girmişler.

Kitleler kendilerine ait olmayan şeyleri tüketiyor, bedelini ödemediği bir hayatı yaşamak için birbirleriyle yarışıyor.

Hatta kendilerinden sonra gelecek insanların haklarını, paylarını yiyip tüketiyor.

Bu anlamda söz konusu bu kitleler bir ailenin varını yoğunu harcayıp tüketen hovarda bir çocuğuna benziyor. Gözleri hazdan başka hızdan başka bir şey görmüyor.

Başta Batı dünyası olmak üzere dünyanın önemli bir kısmına sirayet eden böylesi bir hayat tarzına verilebilecek isim azgınlıktır, insanlık ciddi anlamda bir azgınlık dönemi yaşamaktadır.

Şunu hiç unutmayalım; kitlesel azgınlıkların, kitlesel çılgınlıkların kesin olarak kitlesel bedelleri olacaktır.

Azgın toplumlar daha ahirete varmazdan önce dünya hayatında bunun bedeli neyse ödeyeceklerdir.

Allah yokmuş gibi yaşayan azgın kitlelere Allah (cc) var olduğunu gösterecektir, nitekim geçmişte hep böyle yapmıştır.

Şimdi bize düşen, tuğyan eden azgın kitlelerden sıyrılıp çıkmaktır. Azgın kitlelerin hayat tarzlarından uzak durmaktır.

Ramazan ve oruç bize bu dersi vermiyor mu?