• DOLAR 32.596
  • EURO 34.825
  • ALTIN 2510.073
  • ...

Nedense bizler yıllarını İslam Davası uğrunda cezaevlerinde geçiren erkeklerimizi daha çok biliriz ve tanırız, onların çilesini yazarız ve konuşuruz. Bir çoğumuz o Müslümanların eşlerini, annelerini, kızlarını, kız kardeşlerini fazla bilmeyiz, o zaman diliminde onların neler çektiklerini fazla bir düşünmeyiz.

Tamam, bizler Batman’ın, Diyarbakır’ın Müslüman bayanlarını etkinliklerden tanırız, her defasında meydanları erkeklerden daha çok doldurduğuna şahitlik ederiz.

Fakat ben o bayanlarımızı bir yerden daha tanırım; cezaevi ziyaretlerinden, cezaevi yollarından tanırım.

Bulundukları şehirlerden yüzlerce kilometre uzakta başka şehirlerin cezaevlerinde yatmakta olan eşlerini, babalarını ve kardeşlerini ziyarete giden bayanlarımızın çektikleri çilelere çok şahit olmuşumdur.

Van’dan, Batman’dan, Diyarbakır’dan kalkıp Karadeniz şehirlerine, Bayburt’a, Gümüşhane’ye, Tokat’a ve özellikle Türkiye’nin batı ucuna Trakya’ya görüşe giden bacılarımızı bilirim.

Bazen erken varmak durumunda kalan bacılarımızın o şehirlerin oto garlarında çarşaflarından dolayı tedirgin bakışlar altındaki bekleyişlerini çok iyi bilirim, o sahneler beni kahrederdi.

Otobüsün vakitsiz gelişinden dolayı gece yarısı Tokat merkezindeki caminin avlusunda bekleyişlerini de hiç unutamam.

Hele yirmi sekiz şubat döneminde bacılarımızın cezaevi ziyaretleri çok daha acıklıydı. Ama hocalarımızdan birisinin anlattığına hâlâ tebessüm ederim;

“Çoğunluğu bayanlardan oluşan bir minibüsle bir başka şehre cezaevi ziyaretine gidiyorduk, bir de baktık ileride jandarma çeviriyor. “Kardeşler, nereye gidiyorsunuz” diye sorarlarsa düğüne gidiyoruz diyeceksiniz dedim. Nitekim de öyle oldu, düğüne gittiğimizi söyledik ve bıraktılar bizi, cezaevine gittiğimizi söylediğimizde geri çeviriyorlardı.

Bunu bana anlatan kardeşimiz; “hocam yalan mı, bu ziyaret bizim için bir düğün değil mi?” dedi, tebessüm ettik.

Evet, dün vefat eden Hacı Bayancuk hocamızın muhterem eşi de bunlardan birisiydi. Ömrünün büyük bir kısmı cezaevi yollarında geçti. Hacı Bayancuk hocamızın tahliyesiyle bu çile bitti derken hatta daha bitmeden bu defa da oğlu Halis’in zindan hayatı başladı, son ana kadar cezaevi yolculukları devam etti ve o hasret bitmeden hayata gözlerini yumdu.

Kısa bir müddet de olsa komşuluğu ile müşerref olduğumuz, bizim aile hayatımızda da unutulmaz hatıralar bırakan bacımıza Rabbimizin merhametle muamele buyurmasını niyaz ediyorum.

Muhterem hocamıza, oğulları Halis ve Muhlis’e, kerimelerine, damadı Naşit Tutar ve bütün aile efradına baş sağlığı diliyorum.

Evet, “Anneler tanırız cezaevi yollarından” dedik ya, Halide bacımız sadece onlardan bir tanesiydi.

Evlatlarına, eşlerine doyamadan giden nice eşler, nice anneler biliriz, Rabbimiz artık onları ahiret yurdunda doyursun!