• DOLAR 32.523
  • EURO 34.903
  • ALTIN 2480.163
  • ...

Hiç denediğiniz olur mu?

Efendimiz Aleyhisselam’ı hayalimizde canlandırmaya çalıştığınız olur mu?

Mesela küçük yaşlarda kaybettiğimiz babamızı, annemizi ve diğer yakınlarımızı tahayyül ettiğimiz, gözünüzün önüne getirmeye çalıştığımız gibi?

Simalarını zor hatırladığınız için onları çok iyi bilenlerden sorduğunuz ve bu şekilde gözünüzün önüne getirdiğiniz gibi, Peygamber Efendimizin (s.a.v) şemailini, mübarek simasını birazcık öğrenerek müsait zamanlarda tahayyül eder misiniz?

Resmiyetten uzak, tumturaklı kelimelerle değil de sıcak ve samimi bir duyguyla onun sohbetinde olduğunuzu, tam karşısında olmasa bile şöyle yan taraflarda bir yerde onu dinlediğinizi canlandırır mısınız hiç?

Mekke sokaklarında, Medine’nin çarşısında şöyle bir iki adım gerisinden yürüdüğünüzü tahayyül ettiğiniz olur mu? Bunları yapmak için birazcık olsun kendinizi zorlamayı denediniz mi?

Benim bu düşüncelerimi birazcık yadırgayanlar olabilir ama bunu dile getirmeden de edemiyorum.

 

Rasûlullah'ı (s.a.v) göremeyen bir sonraki nesil olan tabiin, onu gören birisiyle, yani bir sahabiyle karşılaştığında öğrenmek için yanıp tutuştuğu şey, onun mübarek şemaili idi, mübarek siması idi, sorduğu ilk soru "Rasûlullah (s.a.v) nasıldı?" sorusu idi.

Çünkü onlar için öğrenilmesi gereken, merak edilmesi gereken bundan daha muazzam bir haber olamazdı. Hz. Hasan'ın (r.a), Hind b. Ebî Hale'den Rasûlullah (s.a.v)'in mübarek hilyesini soruş sebebine iyice dikkat edilmelidir. "Rasûlullah'ın özelliklerini dikkate alıp onunla kalbî bir bağ kurmak için senin onu bana tasvir etmeni istiyorum"  demişti.

Sahabe için de kendilerinden sonrakilere aktarılması gereken en önemli bilgi, yapılması gereken en önemli görev, Rasûlullah'ı (s.a.v) bir sonraki nesle aktarmaktı. "Şu anda Rasûlullah (s.a.v) gözümün önünde, onu görür gibi oluyorum. Onun şöyle şöyle yaptığı şu anda gözümün önünde..."  gibi anlatımlara hadis rivayetlerinde çok rastlayacaksınız.

Onlar, vefatından sonra Allah Rasûlünü hayallerinden hiç bir zaman eksik etmemişler, kendilerinden sonra gelenlere de bu şekilde aktarmışlardır.

Hadis Külliyatının  "Hilye" ve "Şemail" bölümlerinin derleniş gayesinin sadece haber aktarmak olmadığını iyi düşünelim.

Sevmenin ve sevilmenin ne olduğunu bilen bir mümin bu şekilde gönül dünyasının daha da zenginleşeceğini, derinleşeceğini çok iyi bilir.

Bir daha müşerref olduğumuz bir 12 Rebiulevvel gündemimize bunu da alalım. Dertlerle boğuşan, sancılarla kıvranan bütün bir yeryüzü için mübarek olsun!