• DOLAR 32.601
  • EURO 34.814
  • ALTIN 2492.627
  • ...

Bu başlık altında çok şey yazılabilir, konuşulabilir fakat biz sadece bir açıdan ele almaya çalışacağız.

Devlet olmak cemaatler açısından belki ulaşılabilecek büyük bir ideal ve hedeftir. Böyle olmasına rağmen bazen devlet olmanın dezavantajlarından, devlet olmanın bazen insanın elini ayağını bağladığından söz etmek istiyorum.

Eğer devlet değilseniz, devletin sorumlu bir yöneticisi değilseniz, sadece bir cemaat, vakıf, dernek mensubu iseniz çok konuda istediğiniz gibi konuşur, istediğiniz etkinliği yapar, istediğiniz protestoyu gerçekleştirebilir hatta istediğiniz ülkenin bayrağını yakabilirsiniz.

Tevhidî düşünceye mensup Müslümanlar olarak nice etkinlik ve protestolarda siyonist terör devletinin bayrağını, paçavrasını, Amerika’nın ve nice Avrupa ülkesinin bayrağını yakmışızdır, yine Afganistan’ın işgali sırasında yıllarca Sovyetler bayrağını ayaklarımızın altına alıp çiğnemişiz, yakmışızdır.

Fakat devlet olduğunuz zaman bunların hiç birini yapamayacağınız gibi ağzınıza gelen her şeyi de söyleyemiyorsunuz.

Özellikle bugün stratejik açıdan çok konuda devlet olarak eliniz ayağınız bağlanmak durumunda.

Amerika ve NATO’ya alternatif bir arayış içindeyseniz, Rusya ve Çin’e yönelmişseniz bekarlık günlerinde yaptığınız gibi Doğu Türkistan ve Uygur Türkleri adına Çin’i sert bir şekilde protesto edip bayrağını yakamıyorsunuz, Rusya ile bu kadar yakınlaşmanın ardından Çeçen mücadelesini önceki gibi dillendiremiyorsunuz, öyle ki Kırım hakkında belirli bir çizgiden öteye geçemiyorsunuz, bu yeni alternatif arayışınızda Hindistan’ı dışarıda tutamayacağınıza göre artık Keşmir’in bağımsızlığını fazla bir dillendiremiyorsunuz.

Devlet iseniz Ortadoğu ve Arap siyasetinde de bu çizgiyi gözetmek, başta İhvan olmak üzere bir takım Müslüman alimler için bu devletlerle köprüleri atıp ilişkileri koparamıyorsunuz.

Peki, ne yapmalıyız? Bütün bunlardan dolayı devleti taviz vermekle, davayı satmakla, İslami çizgiden inhiraf etmekle mi itham edelim? Veya devletin her yaptığını meşru görme, hayırla yorumlama çizgisine mi gelelim?

İster İslami STK’lar deyin ister Tevhidî çizgiye mensup Müslümanlar deyin, bildiklerinden şaşmamalı, şimdiye kadar yapageldiklerinden bir adım geri atmamalıdırlar.  

Müslüman bireyler ve cemaatler her zaman devletten önde gitmeli, devleti zorlamalı ve arkadan iteklemeli ve bunu dünya kamuoyuna göstermelidir.

Eğer devlet İslami çizgisinde samimi ise Müslümanların bu şekilde arkadan iteklemeleri kendisinin elini güçlendirecektir, bunu bir nimet bilmelidir.

Yani dememiz odur ki devletin izlediği siyasete bakmaksızın Müslümanlar yine zalimlerin zalimliğini yüzlerine haykırmaya, yerine göre bayraklarını ayaklar altına almaya devam etmelidir vesselam.