Türkiye`nin seçimi, köylünün sobası
Fizik, kimya ve matematikçi üç bilim adamı profesör araştırma için çıktıkları bir gezi esnasında soğuktan mahsur kalarak bir köye sığınırlar. Sıcakkanlı ve samimi köylülerden biri bu yabancıları sahiplenir hemen evine götürür.
Ev sahibi hoş geldiniz faslından sonra misafirlerinden müsaade alır ve yiyecek bir şeyler hazırlamak için içeri girer. Bizim profesörler birazcık kendilerine geldikten sonra yanmakta olan soba dikkatlerini çeker; soba bir metre yüksekliğinde bir masanın üzerine kurulmuştur, böyle bir duruma ilk defa rastlamaktadırlar. Önce hiç bir şey söylemeden dikkatli dikkatli bakarlar. Sonra profesörlerden biri;
‘Arkadaşlar görüyorsunuz değil mi? Biz işin masa başında teorisiyle uğraşıyoruz, adam bunu bizzat uygulamış; bildiğiniz gibi eve soğuk hava pencereden girer. Daha içeri girer girmez odayı dolaşmasına fırsat bulamadan pencere seviyesindeki sobayla karşılaşıyor ve aynı anda ölüyor.`
Profesörlerden ikincisi der ki; ‘bana göre sobayı bu şekilde masanın üzerine kurmasının hikmeti başkadır. Bildiğiniz gibi ısınan hava yukarı çıkar. Bizler odanın alt kısmındayız. Adam sobayı yukarı kurmuş ki sıcak hava bir an önce aşağı insin` diye.
Üçüncü profesör der ki; ‘bana göre hiç biri değil. Adamın sağlam ve kapalı bir odunluğu olmadığı için sobanın altını odunlarla doldurmak ve üstten kuruyanları sobaya atmak için böyle yapmıştır` der.
Bu arada ev sahibi köylü elinde kahvaltı tepsisiyle içeri girer, geciktiği için özür diler ve misafirleri sofraya davet eder. Profesörler; ‘onu şuraya bırak da, sen bu sobayı niye bu şekilde masanın üstüne kurdun onu izah et`, derler. Köylü sobaya bakar ve gülerek;
“Ha o mu? Geçen gün şehirden getirirken borulardan biri arabanın arkasından düşmüş, eksik kaldığı için ben de böyle masanın üzerine kurdum der.
Kaç gündür ekranlarda ve gazete köşelerinde seçim sonuçlarını değerlendiren, derin derin hikmetler arayan, bilimsel neticeler çıkarmaya çalışanlara bakıyorum da ister istemez aklıma köylünün sobası ve bizim profesörler geliyor.
Canım mesele bu kadar basittir; borunun birisi eksik kalmıştır, vatandaş da onun için sobayı böyle kurmuştur vesselam.
Elbette neticeye itiraz edecek durumumuz yok, fakat öyle büyük kerametler aramaya da hiç gerek yok.
Ha, biz de bu işin içindeysek elbette çıkaracağımız sonuçlar, bundan sonrası için dikkat edeceğimiz noktaları tespit ederiz.
Fakat milyonlarca insan da olsa hak ve hakikat bambaşka bir şeydir ve bazen apayrı bir noktada duruyor olabilir.