• DOLAR 32.593
  • EURO 34.804
  • ALTIN 2508.834
  • ...

Hayat olanca hızıyla devam ediyor. Önümüzde ekonomik belirsizlikler, gelecek endişesi, açlık korkusu vb. zorluklar ve sıkıntılar toplumsal anlamda zihinlerimizi meşgul etmekte.

Hayat bir maratondur, bir imtihandır. Bu maratonunun başarıları ve yenilgileri vardır. Maratonun zorlu zirveleri; başarı, dayanma ve direnme ile kazanılır. Çok boyutlu, maddi ve manevi üretim ile kazanılır. Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele ile kazanılır.

Hayatta zorluk, hayatın bir kuralıdır.

Zoru başarmanın mükafatı çok, değeri ise fazladır.

Mesela;

Elyaf, kışları çok sert ve soğuk, yazları ise aşırı sıcak ve kurak bir iklimde, verimsiz ve çorak topraklarda yetişen “sisal” bitkisinin içinde oluşan çok değerli bir kumaş ipliğidir.

Elyaf, dokumacılıkta kullanılan çok değerli ve ender bir ip türüdür.

Konuya ilgi duyan bilim adamları, elyaf üretimini arttırmak için, daha verimli topraklarda elyafı oluşturan sisal bitkisini yetiştirmek isterler. Ve istediklerini de yaparlar.

Yetiştirdikleri elyaf bitkisinin boyu daha iri ve yaprakları da daha büyük olur. Fakat buna rağmen bitkide elyaf ipliği oluşmaz.

Bunun üzerine durumu incelemeye alıp, araştırırlar.

Görürler ki: Kötü ve verimsiz topraklarda, kötü iklim şartlarında, sert esen rüzgarlarda ve de yazları çok sıcak geçen iklimlerde sisal bitkisinin, doğanın olumsuz şartlarına karşı verdiği mücadele ve direnci, onun lifli yapısını oluşturuyormuş.

Yani; sisal bitkisinin çektiği bu zorluklar, onun asıl cevherini oluşturuyormuş!.

Şimdi bu ilginç doğa eserinin yukarıdaki insan olayı ile bağlantısını kuralım.

Her iki olayı, iki gözlü bir dürbün gibi kullanarak, hayatın uzaklarını yakınımıza getirelim.

Geçirdiğimiz zorluklar ve hayatın sertlikleri karşısında, ekonomik buhran ve toplumsal sarsılma ve kırılmalara karşı gevşeklik göstermeden, yılmadan, yıkılmadan, sabırlı davranış, üretken bir bilinçle içimizdeki cevheri ortaya çıkaralım. Özümüze dönersek başarabileceğimize olan inancımız tamdır. Üstadın deyimiyle “Elde Kur’an gibi bir mucize-i baki varken başka burhan aramak aklıma zaid görünür. Elde Kur’an gibi bir hakikati burhan varken münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?”

Bizler sabırla hareket ederek kendi öz kökleri üzerinde ayakta kalabilme erdemliliğini gösterelim.

Çünkü sabır, insan olarak bizim için en sağlam sığınaktır.

Sabırlı insan her cenahtan gelebilecek zorlamalara karşı, fırtınalara karşı gelip, direnerek kazanan insandır.

İşte biz sabırla, üretimle iç ve dış siyaseti, uluslararası ilişkileri iyi okuyarak hamurumuzu iyi yoğurarak o cevheri oluşturabiliriz.

Hâlihazırda bir devlet var, iyi gün kötü gün gördüğümüz. Şimdi bakıyorum da bu devletin içinde tam tamına 80 milyon devlet oluşmuş ve her devlet eline geçirmiş olduğu fırsatlarla zam üstüne zam yapıyor.

Kendi yapıp ettikleri yüzünden felaketlere davetiye çıkaran irili ufaklı 80 milyon devletçik oluşmuş adeta.

Memleket batmış millet batmış umurlarında değil.

Mekanizma böyle olmamalı. Devletin mekanizmasında duygusallığa yer yoktur. Devlet akılsal olanı önceleyerek vicdan, merhamet ve adalet eksenli olmalıdır.

Bin yıllık gelenek böyle heba edilmemeli. Aile iyi yönetilmeli. Bir an önce gerekli önlemler alınmalıdır. Yarın geç olmadan, pişmanlık kapımızı çalmadan kendimize gelelim.