• DOLAR 32.432
  • EURO 34.459
  • ALTIN 2489.062
  • ...

Suriye'de savaş var. Buna iç savaş mı kurtlar sofrası mı, emperyalist istila vahşeti mi dersiniz yoksa başka bir şey mi? Adına ne derseniz deyin serbestsiniz. Ama bir şeylerin olduğu muhakkaktır. Zulüm ve haksızlığın kol gezdiği dünyamızda bilhassa bölgemizde özellikle de son bir kaç yıldır Suriye’de yapılan zulümlerin haddi hesabı yok.

Bir kadın, çadır kentte karın, yağmurun ve çamurun içerisinde feryad u figan ediyor. Ekmek bulamadıklarından ağır kış şartlarıyla boğuştuklarından şekva etmekte. İşin en acı taraflarından bir tanesi de bu yaşananlardan dolayı Müslümanları Allah’a şikayet edeceğini söylemesi.

“Müslümanları yani dünya Müslümanlarını Allah’a şikayet ediyorum” diyor. Ahiret yurdunda da iki eli biz Müslümanların yakasında olacağı muhakkak.

Bilindiği üzere birçok şikayet çeşidi var. Kimi öğrenciyi öğretmene şikayet eder, kimisi trafikteki bir kazadan dolayı şikayet yer. Bazen kavga, yaralama, gasp, tehdit vb. durumlarda şikayet olur. Ve daha nice sayamadığımız şikayet çeşitleri. Hatta internette “şikayet var” diye yazarsanız bir sürü şikayet çeşidi ile karşılaşırsınız. Bu dünyada herkes her şeyden şikayetçi.

Şikayetten şikayete fark var.

Şikayetlerin yol ve yordamı ile ilgili kanunlar maddeler halinde sıralanmış. Nasıl ve ne şekilde yapılacağı ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir.

Şikâyetler genellikle yetkili makamlara yapılır. Konuyla alakalı hakimler ve savcılar mahkeme kararlarıyla şikayetleri çözme yoluna giderler.

Fakat asıl konumuz olan şikayetin bir çeşidi var ki en ağırı diyebileceğimiz bir cinsten.

Allah’a şikayet edilmek. Çok tehlikeli ve riskli bir şikayet çeşidi. Bu şikayet, dünyadaki şikayetlere hiç mi ama hiç benzemez. Buradaki şikayetler gelip geçicidir. Biraz sıkıntı verebilir ama öte taraftaki şikayetlerin vereceği sıkıntıyı insan hesap edemiyor. İnan orda defterimizi de bedenimizi de duygu, düşünce ve hayalimizi bile dürerler.

Bugüne kadar duyduğum en ağır şikayet çeşidi.

Acaba bizler bu şikayetin bedelini nasıl ödeyeceğiz diye kara kara düşünmekteyim.

Acaba bu şikayetten sıyrılmanın bir yolu yok mu? Ya da bize torpil geçecek eline eteğine yapışacağımız herhangi bir kol, dal… yok mu? (!) Ya da kendilerini Allah’a yakın zannedip yeryüzünde ilahlık iddiasında bulunan yöneticilerden mi? Medet umma düşüncesinde iken ve kendi kendime söylenirken birden aklıma çaresinin var olduğunu Kur’an-ı Kerim bizlere birçok yerinde haber veriyor. İşte reçete, işte kurtuluş.

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takva sahipleri bunlardır.” (Bakara, 177)