• DOLAR 32.427
  • EURO 35.113
  • ALTIN 2325.98
  • ...

Sözde insan hakları savunucuları, ara ara kadına yönelik şiddet sorunlarını gündeme getirirken, toplumda gerilmelere sebebiyet verecek cinsten eylemlerde bulunmakta.

Bunlar sanki kadınları yuvadan koparma girişimleri ile ahlaki yozlaşmaya zemin hazırlamakta.

Kadını erkekten, erkeği de kadından ayırma...

 Bu, sorunu adeta özünde uzaklaştırma ve hasıraltı etme girişimi...

Halbuki erkek ve kadın bir bütündür, parçalanamazlar, bölünemezler.

Bir bölünmüşlük ve parçalanmışlık meydana geldiği an hayatın seyrinde sapmalar meydana gelir.

Bir bütünün parçalarına verilen görevi aksattığınızda, başka alanlara kaydırdığınızda, bütün işlevsizleşerek dengesini kaybeder.

Toplumda sakatlıkların ardı arkası kesilmez.

Dün olduğu gibi bu gün de kadın ve erkek bir bütün olarak vardır.

Biri olmadan diğerinin varlığını sürdürmesi imkânsızdır.

Kadın ve erkek birbirlerine şiddetlice muhtaç Cenab-ı Allah’ın yaratmış oldukları değerli ve güzel varlıklardır.

O nedenle kadın ve erkeğin görevleri farklı da olsa bir bütünlük oluşturmaktadırlar.

Kadın fiziken, ruhen ve vazife itibari ile erkekleşemez.

Aynı zamanda erkek de kadınlaşamaz.

Sünnetullah bunu gerekli kılmakta.

Kadın, kadına verilen görevleri yerine getirmekle mükelleftir.

Aynı şekilde erkek de kendisine verilen görevlerle sorumludur.

Verilen görevler ise son derece kutsaldır.

Kadın ilimde, bilimde, ekonomide, siyasette, aile içi eğitiminde ilerlemeli ve İslam’ın kendisinden istediği bir hayat tarzını yaşayarak erkeğe hayatın her alanında destek çıkmalıdır.

Erkek de aynı şekilde kadına her alanda destek çıkmalıdır.

Erkek fiziksel olarak kadından güçlüdür diye şeref elde edemez. Onu koruyup İslam dairesi çerçevesinde kollamakla ve rızkını temin etmekle mükelleftir.

Kadının ise, güç açısından ve bedenen erkekten zayıf olması, onun değersiz olduğunu gösteremez.

Tam aksine sığınılacak, merhamet ve şefkat ehli, yuva kurma tahayyülü bol olan, nazik ve nazenin bir anne ve eğitimcidir kadın.

Kadın demek aile demek, aile demek toplum ve gelecek demektir.

Hâlihazırda gerek tarihte ve gerek günümüz dünyasında İslam’ın dışındaki hiç bir sistem kadına gereken değeri verememiştir.

Beşeri, ideolojik sistem ve yapılarda, kadın yıllarca ihmal edilmiş ve ikincil konuma itilmiştir.

Kadının sırtında yükselen nice sistemler ve yapılar, bu gün modern olarak, farklı bir şekilde atalarından devraldıkları mirası uygulayarak, olanca hızıyla zulümlerine ve istismarlarına kaldıkları yerden devam etmektedirler.

Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın had safhada olduğu, kadının bir meta ve mal gibi kullanılıp işlendiği bir dünyada yaşamaktayız.

Kadın siyasette, ilimde, bilimde, ekonomide, sosyal hayatta sömürülmüş ve en temel hakkı olan eğitimden ve birçok haktan mahrum bırakılmıştır.

Fabrikada, mağazada, okulda ve hayatın tüm alanlarında kendisine biçilen roller ellerinden alınmış, küresel, yerel ve bölgesel küçük emperyalistler tarafından sömürülmüş ve aile kurma vasıfları ellerinden alınmıştır adeta.

Fakat ne yazık ki, gerek dünyada ve gerek ülkemizdeki kadınlardan sorumlu olan kişiler, kurum ve kuruluşlar bundan habersiz bir şekilde gününü gün etmekle meşguller.

Kadınları çalışmaya mecbur bırakan kapitalist sistemler bununla kalmayıp her türlü ahlaksızlığı sinsice empoze ederek, sömürü üstüne sömürüye imza atmış bulunmaktadırlar.

Sosyal adalet sistemi kadınlar açısından bir felakete dönüşmüş.

Birçok fabrika ve iş yeri kadının sırtına basarak yükselmeye devam etmekte.

Dünyanın birçok bölgesinde kadın, geleneksel, kültürel, örfsel cahiliye kalıntılarının kurbanı olmaktadır.

Sevgiden yoksun namluların hedefinde ve katledilmekte.

İslam adına kadına reva görülen zulümlerin ve cahili baskı yapılarının önüne ancak İslam’ı gerçek anlamıyla yaşayan toplumlar geçecektir.

Asıl odaklanmamız gereken bu olayların arkasındaki nedenleri araştırıp bulmak olmalıdır.

Yani sorunu bu merhaleye getirmeden nasıl çözeriz üzerine kafa yormamız gerekmez mi?

Temiz toplumlarda bu tür sorunların meydana gelme olasılığı çok azdır.

Fakat gel gör ki sistemler kendi çıkarları uğruna sorunları ya çözmek istememiş ya da sistemsel zafiyetleri olduğundan başarılı olamamışlardır.

Çünkü bu sistemlerin beslendikleri kaynaklar sağlam kaynaklar değil.

Fakat İslam kadına değer vermiş ve yüceltmiştir.

Mevcut sistemler İslam’ın kadına verdiği konumdan rahatsız.

İslam’ın kadına yüklemiş olduğu misyon küresel küfür sistemlerini rahatsız etmiş ve etmeye de devam edecektir inşallah.

İslam’ın bu değer ve konumuna karşılık firavuni sistemler alternatif kadın hareketleri başlatmışlardır.

Birçok kadın hareketi var, fakat bunların hiç biri kadını ikincil konum çıkmazından, ezilmekten, sömürülmekten tam anlamıyla kurtaramamış ve tatmin edememiştir.

Bu hareketler kadını aydınlatmaktan çok karanlık dünyaların içine çekmiştir.

Özgür kadın hareketleri ve feminizm akımı gibi hareketler, kadın haklarını bedenen savunurken, ruhen yani maneviyat açısından kadınlara hiçbir şey verememiştir.

Büyük manevi boşluklara ve aileden kopmalara sebebiyet  vermişlerdir.

Sözde projeler üreten beyefendiler, kadın sorununu çıkmaz bir hale sokmakta, yarayı kaşıyarak kangrene çevirmeye çalışmakta.

Bu gün yapılması gerekenler, İslam’ın kadına verdiği rolü ön plana çıkaracak projeler üreterek ve geliştirerek hayata geçirmektir.

Kadını ve erkeği terbiye edecek, İslam’ın vahiy kaynağından beslenecek ve ilhamını oradan alacak çalışmalar yapılmalı.

Çünkü aile yapısı ve geleceğimiz risk altındadır.