• DOLAR 32.583
  • EURO 34.999
  • ALTIN 2421.797
  • ...

Batı, İslam ümmetini parçalamak için sürekli farklı yöntemlere başvurmuştur. Özellikle Haçlı seferleri ile beraber, başarılı olan Haçlı seferlerinin Müslümanların ihtilaf girdabında boğulduğu zamana denk geldiği tespitinden sonra, bu çabalar daha da yoğunlaşmıştır. Özellikle son 100-150 yıldır bu çalışmalar nitelik ve nicelik itibariyle epeyce arttı. "Bilimsel çalışmalar" adı altında, İslam ümmetini hedef alan sosyal, siyasi ve ekonomik laboratuvarlar ve kürsüler kuruldu. Toplum biliminde bu alana geniş yer ayrıldı. Yapılan bu çalışmaların detayına girmeden sadece, gündemle alakalı olan bir boyutuna değinmek istiyoruz. 

İslam ümmetini parçalamaya dönük adımlardan birisi de zihinlerde hendekler kazmak ve ümmet mefhumunu zihinlerde paramparça etmektir. Bu amaca matuf olarak Müslümanları ve İslam'ı farklı tasniflere tabi tuttular. Kimisine iyi, kimisine kötü dediler. Aslında hedefte olan Müslümanların tamamı idi. Böylelikle yapılan tanımlamalar çerçevesinde, ümmet içerisinde de "biz ve ötekiler" mefhumu zihinlerde yer etti. ABD'nin başını çektiği Batı ve içimizdeki Truva atları, İslam'ı; radikal İslam, ılımlı İslam, reformcu İslam, gelenekçi İslam, modern İslam gibi kategorilere ayırdılar. İslam ümmeti içerisinde de bu tasnif kamuoyunun bir kısmında kabul gördü. Özellikle radikalizm kelimesi ile İslam'ı yan yana getirerek, kendi emperyal emellerine engel olan sahih İslam'ı mahkûm etmeye çalıştılar. Kendi projelerine hizmet eden veya kendi emperyal emelleri ile barışık olan fikri eğilimlere güzellemeler dizerlerken, vasat İslam'ı ise damgaladılar. Fikri laboratuvarlarda ürettikleri düşünceleri, İslam ile harmanlayarak yeni bir İslami anlayış geliştirdiler. Bu İslami anlayışı da gerçek İslam olarak takdim ettiler. Onlara lazım olan İslam, pençeleri ve dişleri sökülmüş olan, bir yanağına tokat attığın zaman, diğer yanağını da çeviren anlayıştır. Onların aradığı İslam, zulme karşı mazlumların hakkını savunmayan ve sadece vicdan ve zihinlere hapsolmuş bir anlayıştır. Oysa Kur'an ve Sünnetin ortaya koymuş olduğu çığır, maddi ve manevi yapısı ile hayatın tamamına hitap eden bir keyfiyete sahiptir ve bir yaşam projesidir. İslam, kalbe ve zihne indikten sonra, kalpten ve zihinden sızıp hayatın en ince ayrıntılarına hükmeden bir nizamdır. İslam; denge, adalet ve hayatın hassas terazisidir. İslam, hayatın vasat çizgisidir. Tek bir İslam vardır; o da vasat İslam'dır.

Suudi prensinin bundan sonra ılımlı İslam'a geçeceklerini söylemesi, bir asırdan fazladır siyasal laboratuvarlarda üretilen bu fikri fantezilerin aslında neye hizmet ettiği gerçeğini bir kez daha bize hatırlattı. Amerika'nın teslim aldığı Müslümanların zihinlerindeki İslam anlayışı, Müslümanlar için makuliyet ve salahın adresi olarak bir kez daha pazara çıkarılacaktır. Emperyalist devletler ve Haçlı zihniyeti, kendisi için potansiyel tehlike arz edenleri daima mahkûm etmiştir. Cepheden Müslümanlara saldırmak yerine arkadan dolanmayı tercih etmiştir.

İslam düşmanları, coğrafyamızı parsel parsel işgal ederlerken, Müslümanları topyekûn olarak hedef almak yerine, parça parça hedefe koymuştur. Her birisine saldırdığı zaman, diğerleri, "biz ve ötekiler" mantığı ile sessiz kaldıkları gibi, sıra sessiz kalanlara gelince, bu sefer diğerleri sessiz olmayı tercih etmişlerdir. Böylelikle kölelik halkası sırasıyla tüm Müslümanların boynuna geçirilmeye çalışılmıştır.

Suudi veliaht prensinin ılımlı İslam söylemi şöyle de okunabilir:

"Şimdiye kadar, İslam'ı kullanarak siyasi ikbalimizi sürdürmeye çalıştık. Bundan sonra ise iktidarımız için İslam'ı kullanmaya farklı bir metot ile devam edeceğiz."

Ayrıca bu açıklama, ABD başta olmak üzere, küresel şer güçlere çakılmış bir selamdır. İktidar mücadelesinde kendisinin desteklenmesi halinde, Suud bey'atinin modern köle yüzü olacağı ve Suudi'nin daha fazla Batı'ya hizmet edeceğinin teminatıdır.Küfrün av köpekliğini ve ileri karakol vazifesini gören içimizdeki Truva atları, kalplerine içirilmiş zilletten dolayı, efendilerini daha fazla memnun etmenin mücadelesini vermektedir.

Muhammedileri mezhep, meşrep, ırk üzerinden ayrıştıranlar; bunun semeresini devşirdikleri için, şimdi de din üzerinden ayrıştırmaya çalışıyorlar.

Sözümüz o ki; tek bir İslam vardır. O da, Kur'an ve sünnetin tarif ettiği vasat çizgi olan İslam'dır.