• DOLAR 32.383
  • EURO 35.091
  • ALTIN 2326.314
  • ...

Hayat iyisi kötüsüyle akıp gidiyor. Akıp giden bu hayat içerisinde bazı noktalar insanın dikkatini ister istemez celp ediyor. Ve zaman zaman bu durumları aramızdaki konuşmalarımızda sohbetlerimizde dile getiriyoruz. Kürtler olarak bizim yazı geleneğimiz olmadığı için hepsi uçup gidiyor. Oysaki sohbetlerimizde, bir çay içerken, bir yürüyüş yaparken, bir yaşlıyı dinlerken, bir yolculuk esnasında hayatın temel kuralları listesine ilave edilebilecek o kadar çok nokta geçiyor ki aramızda. Bunların bir şair hassasiyetiyle zapturapt altına alınmaları gerekiyordu ama ne yazık ki bizde adet dilden diledir.

Geçenlerde bir kardeşimizin evindeydim. 5-6 yaşlarındaki çocuğu yapmaması gereken bir hata yaptı. Babası onu azarlayabilirdi, kaşlarını çatabilirdi, kulağını çekebilirdi, kapı dışarı edebilirdi, ensesine klasik tokatlarımızdan bir tane yapıştırabilirdi. Bunların hepsi geleneğimizde vardı. Bu tür “çok güzel hareketler” babalarımızdan dedelerimizden bize tevarüs etmişti.

Babası bunlardan hiçbirisini yapmadı. Başını okşadı, sevgi dolu bir ses tonuyla önce yaptığı hatasını ona anlattı ve olması gerekeni ona izah etti. Oturmuş haldeki bu çocuk önce utanma karışımlı bir tebessüm etti. Belki biraz abartılı olacak ama utanma komasına girdi, diyeyim. İki elini uzatmış olduğu ayaklarının arasına aldı, ayaklarını ovuşturdu, utanma süreci devam ediyordu.

Babasına baktı ve: “Tamam baba” dedi ve rahatladı.

Babası onun rahatlamasına bir öpücükle hız verdi. Çocuğun rahatlamasına pozitif katalizör etkisi yaptırdı. Bu süreci hayranlıkla izledim. Demek ki, çocuğu hatasından döndürmek için onu illa da dövmek, azarlamak, gerekmiyormuş. Bunun yerine önce doğrusunu anlatmak, affetmek, düşündürmek, utandırmak daha iyi bir yöntemdi.

Buradan hareketle:

1-Çocuklarımızı çok ama çok seviyoruz. Onlar bunu bilmiyorlar. Çocukları olana, baba olana kadar da bunu öğrenmeyecekler. Bizim onlara olan sevgimizin ayarı da bazen bozulur ve yanlışa düşüyoruz. Mesela; çocuklarımızı istemedikleri halde bir yerlere yönlendirmeye çalışıyoruz. İstemedikleri kalıba sokmaya çalışıyoruz. Çoğu kez bunu başaramıyor ve çocuklarımız ile aramızda bir duvar örüyor, köprü payını dahi bırakmıyoruz. Başarsak da bir hayır görmüyoruz. Devlet çocuklarımıza on sekiz yaşında seçme hakkı veriyorken bizim çocuklarımıza seçme hakkı yaşlarını çok çok geriye çekmemiz lazım. Bu çocuğumuzu inanılmaz derecede geliştirecektir. Biz babalar da zaman zaman yanlış politikalar izliyoruz. Bazı yanlış politikaların babayı iktidardan düşürdüğünü bilelim.

2-Bir düşünceniz, bir idealiniz, ne bileyim bir partiniz varsa ve sizin bu düşüncenizi, idealinizi, partinizi savunacak yeterli ve yerinde birikiminiz olmadığı halde böyle bir çabaya girişmeniz sizi küçültmenin yanında rakiplerinizin veremeyeceği zararı da o düşüncenize, o idealinize, o partinize vermiş olursun. Dolayısıyla mahallenizi iyi tanıyın.

3-Güzel arkadaşlarla, iyi insanlarla, oturaklı yerinde söz söyleyebilen, kelavaji düşünceleri olmayanlarla beraberlik resmen şanstır.

4-Felaket rüzgârı ve felaket yağmuru “felaket” dostlar yeşertir.

5-Yanlış kişiler yanlış yerde olsalar, yanlış işler yaparlar. Yapacakları en iyi iş, yanlışlar katarını oluşturmak olur.

6-Bazı insanlarla sohbet etmek kederdir, onlarla geçen zaman hederdir.

7-Âşık Veysel’e Ankara’da iyi bir göz doktoru var, seni oraya götürüp tedavi edelim demişler. Âşık Veysel: “Hayır, kulaklarımın duyduğunu gözlerim görürse çıldırırım” demiş.

8-Kötülük ve kötü gidişat şu dört karışımdan oluşur derler; cehalet, menfaat, fakirlik ve korku dedim. Arkadaşım vicdansızlık ve “Kendin için istediğini kardeşin için de istemedikçe…” kısmını da ekle, dedi.

9-Şeytan emekli oldu. Emekliliğinin keyfini çıkarıyor. Danışmanlık hizmetini ise hobi olarak yapıyor. Arkadaştan ses yok. Onayladı gibi…

Her bir maddeyi köşe taşı yapıp boyasak mı acaba?