• DOLAR 32.602
  • EURO 34.83
  • ALTIN 2492.838
  • ...

Mutluluk konusundaki araştırmalarda dikkatimizi çeken bir husus var: İnsan, insana dert olduğu gibi insan insanın huzur kaynağı da olabiliyor. Bu durum, insanın ilişki ve iletişim halinde olduğu çevre ve ortamla alakalıdır elbette. İnsana acı veya sevinç verebilecek ortamlardan biri de ailedir.

Ailemiz; bizim sosyal bir varlık olmaya doğru ilk adımları attığımız, ilk sözcükleri dile döktüğümüz, ilk sınırlamalarımızı fark ettiğimiz, ilk cesareti ve desteği aldığımız çevremizdir. Bu küçük ve anlamlı çevrenin baş aktörleri de anne ve babalarımızdır. Ayrıca varsa abla ve abilerimizdir.

Hiç şüphesiz, ailemizdeki bireylerin bize karşı gösterdikleri her türlü yaklaşım bizim psiko-sosyal gelişimimiz üzerinde etkilidir. Aile bireyleri içinde, tarihsel ve kültürel anlamıyla reis rolünü oynayan veya oynamaya mecbur edilen kıymetli babalarımızın bizim hayatımıza yansıyan yönlerini anlamaya çalışalım. Yani babalık rollerini…

Batı literatürünü temel alan kaynaklara göre babalık rolleri otoriter, demokratik, ihmalkâr, izin verici, tutarsız gibi farklı şekillerde sınıflandırılmaktadır. Bizim bu sınıflandırmaya bağlı kalmamız gerekmiyor. Kendi kültürel ve geleneksel aile yapımızı düşünerek etrafımızdaki babalık rollerini anlamaya çalışalım.

Bir babalık türü var: Hem evde hem de ev dışında tam bir problemdir. Çoğu zaman bu tipler için “Keşke evlenmeseydi!” denilir.  Niçin evlendiği hep sorgulanır, bu tiplerin. Aile içinde hiçbir işe yarar tarafları yoktur. Bu tür babalar, biyolojik olarak baba olurlar ama psikolojik ve sosyolojik bağlamda babalık rolünü icra etmezler veya edemezler. Ya eşlerinden ve çocuklarından faydalanarak kendi bencil ve ahlaksız âlemlerinde yaşarlar ya da anne-babalarından kopardıklarıyla keyiflerine bakarlar. Genellikle ailedeki duruşları otoriter, baskıcı ve zalimlikle bilinir. Aynı şekilde ev dışındaki hayatları da zorbalık, şiddet ve saldırgan eylemlerle doludur. Neticede bırakın bir başkasına faydalı olmayı, kendi çocuklarına bile faydaları dokunmaz. Ne demişlerdi? Keşke evlenmeselerdi!

Bir başka babalık türü: Bir baba düşünün, evde ailesine kan kusturuyor. Çocuklarına sürekli şiddet uyguluyor. Sofranın tuzu, babanın siniri olarak biliniyor. Evin hanımı, köle gibi çalışıyor; ama kıymetsiz, değersiz ve fazlalık… Babanın evdeki zalim ruhu, sokağa vardığında başkalaşım geçiriyor. Böyle bir babanın çocuklarına hep şöyle söylenir: “Baban ne kadar da iyi!” Aslında pek kimse bilmez, bu tipteki babaların dışarıdan göründükleri gibi olmadıklarını. Böyle babalar, iyi desinler diye rol yaparlar ve bu rolü de toplumu iyi gözlemledikleri için başarıyla yerine getirirler. Vay haline bu babaların!

Gelelim diğer bir babalık rolüne: Biraz daha modernleşmiş, biraz daha şehirleşmiş, biraz daha bencilleşmiş, biraz daha bankamatikleşmiş babalar var. “Ben görmedim, çocuklarım görsün. Biz yaşamadık, bırakalım, çocuklarımız keyiflerince yaşasın.” diyen tipler. Siz de “Ne var bunda? Ailesine iyi davranıyor ya!” diyebilirsiniz. Elbette kişinin ailesine harcama yapması doğaldır ve olması da gerekir. Mesele sadece bundan ibaret değil ki! Bu tipler, kendi eşleri için dünya kadar masraf yaparlar, çocuklarının geleceklerine büyük yatırımlarda bulunurlar. Kendi evlerinde gayet hoş, kibar ve faydalı bir rol sergilerler. Ama evin dışındaki dünya ve insanlar, bu tipteki babalar için hiçbir şey ifade etmezler. Başkalarının çocuğunun ihtiyacı veya sıkıntısı böyle babaları etkilemez. Diğer ailelerin derdi, böyle babaların umurunda olmaz. Varsa yoksa kendisi, kendi ailesi… Böylesi ve bu kadarı da olmaz ki!

Ve son bir babalık rolü: Hem evin ve hem de evin dışındaki dünyanın derdiyle dertlenebilen babalar. Kendi çocuklarını sevip şefkatle büyütmeye çabaladığı gibi çevresindeki tüm çocuklar için iyilik ve merhamet etmeye gayret eden babalar. Eşine karşı olan muhabbeti, onu başkalarına karşı nefretle doldurmaz. Çocuklarına olan ilgi ve sevgisi, onu dünya çocukları için fedakârca davranmaktan alıkoymaz. Evin dışındaki her çocuk, onun kalbinde yer alabilir. Sokaktaki kavga, onu üzebilir. Kendi evinde barış ve huzuru sağlamaya çalıştığı gibi, toplumdaki adaletin ve güvenin tesis edilmesinde de rol almaya çalışır. Böyle babaların gözünde, aile=toplum’dur. Aile bozuldu mu toplumda huzur kalmaz. Aile bireyleri dağıldı mı toplumsal birliktelikten bahsedilmez. Ne mutlu böyle babalara!

Bu da babalık duamız olsun: Rabbimiz, bizleri hem aile huzuru için çabalayan hem de toplumun selameti için gayret gösteren babalardan veya böyle babaları yetiştiren annelerden eyle…

Dr. EŞREF NAS