• DOLAR 32.517
  • EURO 34.532
  • ALTIN 2492.858
  • ...

O’nun adıyla

Öncelikle Pireli Köşk nedir? Neden Pireli Köşk? Bu sorunun cevabı bir zamanlar üniversite okuyan ve gariban öğrenci evlerinde kalan gariplerin bir hatırasını yad etmekle alakalı…

Ayrıntılarına girmeye gerek yok… Önemli olan bu garipler yuvasından hayatımıza ne gibi güzel esintilerin geldiğidir.

İnsan nedir?

Çocuktum, banyoda lavaboda aynaya uzun uzun bakıyordum, o sırada içimi garip bir duygu kapladı. Çünkü aynada bakmış olduğum yansımam ile kendimi bir an farklı hissetmiştim. Korkuyla ürperdim. Hızla banyodan çıktım ve annemin yanına koştum.

Ve anacığıma o derin irfani-felsefi soruyu sordum: “- Anne BEN NEYİM?”

Annem bu derin felsefi soruya pek anlamlı bir cevap verdi: “- Sen eşeksin!”

Evet, tabii o an korku ve tedirginlikle gelen yavrusunu sakinleştirmek isteyen bir annenin böyle irfani konular pek de umurunda değildi belli ki…

Çoğu zaman da öyle değil midir? Anne babalar bu durumu iyi bilirler. Çocuklar anne-babayı bir konuda sıkıştırır ya da işin içinden çıkamayacakları bir istekte bulunurlarsa ya da çözemeyecekleri bir sorun getirirlerse; o an anne ya da baba çocuğun dikkatini başka bir yöne çevirerek onu rahatlatmaya ve zaman kazanmaya çalışırlar…

Annem de o taktiği uygulamış ve üzerine gelen bu sarsıcı soruyu bertaraf etmişti…

Ama annemin bu taktiği 17-18 yaşlarıma gelinceye kadar işe yaramıştı. Hayat o dönem biraz “lay lay lom” geçip gitti.

Ama ergenlik dönemini geçip bir genç olunca bu ilk soruya başka sorularda eklenmiş iş büyümüştü: Ben neyim? İnsan nedir? Niçin yaşıyorum? Nasıl yaşamalıyım? Hayatımın anlamı ve hedefi nedir? Ölüm nedir? Ölümden sonra bir şey var mı?

Hâsılı ne yazık ki artık annemin baş edebileceği soru ve sorunlar değildi bunlar. Ve sadece ilmihal bilgileriyle bir çözüme kavuşmak adeta imkansızdı.

Bugün aradan onca yıl geçmesine rağmen hala bu soruların cevaplarında derinleşmem devam ediyor, herhalde aradan perde kalkacağı o güne kadar da devam edecek…

İnşaallah bunca yıl okuyup öğrenmeye çalıştıklarım noktasında annemin dediği gibi bir “eşek” Rabbimizin buyurduğu gibi “kitap yüklü bir eşek” olmamışımdır… Yoksa işimiz yaş…

Evet, tekrar sorumuza dönelim; sahi İNSAN NEDİR?

Sizlerde aynanın karşısına geçip elinizi gözünüze dudaklarınıza burnunuza götürerek yoklarken “bu ben miyim?”, “ben bu et kemik miyim?” diye soruyor musunuz?

Şöyle elinize ya da vücudunuzun başka bir yerine bakıp da; “peki o zaman kalbimden geçen bu duygular, aklımdan geçen bu düşünceler bu et-kemikten mi çıkıyor?”, “Madde olan vücudum manevi olan duygu ve düşünceler üretebilir mi?” gibi sorular soruyor musunuz?

Yine mesela bir insan ölünce eti kemiği toprak oluyor, tamam… Ama ya onun duyguları, düşünceleri? Onun sevgisi, hayalleri, ümidi, fikirleri ne oluyor? Sevgi toprak olur mu? Düşünceler toprak olur mu? Olmuyorsa ne oluyor?... Gibi sorular soruyor musunuz kendinize?

80 yıllık ibadetten daha hayırlı olan tefekkür; insanın başta kendi varlığını sorgulayan sonra onu kuşatan tabiatı, kainatı ve toplumu sorgulayan düşünce olsa gerek. Çünkü bu sorgulayıcı düşünce ve uğrunda gösterilen çabalar insanı hakikate gerçeğe götürüyor.

Yoksa insan “eşek” ten daha değersiz olur…

(Not: Bu hamur daha çok su götürür, bu konu burada böyle bitmez, inşaallah kaldığımız yerden devam etmek üzere Allah’a emanet olun)

(Büyük bir üzüntü ile öğrendiğim Van’da vefat eden saygıdeğer Hacı Cüzeyri ve abisinin vefatları dolayısıyla muhterem ailesine ve yakınlarına Yüce Rabbimizden sabır ve rahmet, abilerimiz için de rahmet ve bağışlanma niyaz ediyorum)

Hasan Işık (Konuk Yazar)