• DOLAR 32.589
  • EURO 34.937
  • ALTIN 2429.524
  • ...
Batılılar, coğrafyamızda, anaların yüreğindeki ateşin sönmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Her gün yeni bir istila ve peşinden dayanılmaz acılar bırakan katliamlar, mülteciler ve kalıcı hale gelen işgaller yaşıyoruz. Bu acıların en büyüğünü de bölgede Kürtler yaşıyor. Hemen her dönemde bir musibetle karşılaşmışlar ve bütün acıları iliklerine kadar yaşamışlar.
 
Rusya Dışişleri bakanlığı sözcüsü bir basın toplantısında Kürtlerin Suriye'deki rolleri ile ilgili bir soruya: "Kürt faktörü, batılı partnerlerimiz tarafından da dâhil olmak üzere, yıllardan beri kullanılıyor. Fakat bu Kürtlerin yararına olacak şekilde yapılmıyor. Benim izlenimime göre, Kürt halkı ancak uygun ve gerekli olduğunda kullanılıyor" diyerek aslında Kürtleri hangi kategoride değerlendirdiklerini de açık bir şekilde ifade etmektedir. Yani asıl olan Kürtlerin kullanılmasıdır. Yoksa kimsenin Kürtlerin hakkını savunduğu yoktur.
 
On yıllardır Komünist PKK örgütü, on binlerce Kürdü, vadesini çoktan doldurmuş ve artık bütün dünyada tedavülden kalkmış olan kokuşmuş ve çürümüş bir ideoloji için acımadan öldürdü/öldürttü. Bununla da kalmayarak Müslüman Kürt çocuklarını dinsizleştirmek için elinden gelen bütün yolları denedi. Batılı efendilerinden aldıkları emir ile en dindar topluluk olan Kürtleri, sosyalizmin bekçileri haline getirmeye devam ettiler.
Batılı efendiler ise Kürtlerin sekülerleştirilme/dinsizleştirilme işinin istenen hızda ve nitelikte yol almadığına kanaat getirmiş olacaklar ki, bizzat kendileri sahaya inerek bu işi tamamlama çabası içine girmişlerdir. Suriye'de Esed ile başlayan bu açıkça kullanma sürecine, Ruslar da eş zamanlı olarak bu kullanışlı aracı hemen devreye alarak dahil olmaya başladılar. İşin garip tarafı Esed'e düşman olduğunu söyleyen Amerika, Esed'in görevlendirerek bazı bölgeleri teslim ettiği PYD'yi partner olarak kabul ettiğini ilan etti.
 
Batılıların aşırı bir şekilde silahlandırdığı PYD`ye, 'DEAŞ ile çatışıyor görüntüsü ile' meşruiyet kazandırmaya çalıştılar. Daha sonra 'esas sopa' olarak kullanacakları yere sürmeye başladılar. Bir taraftan Rusya, bir taraftan ABD ve öbür taraftan AB ülkeleri, her birisi ayrı ayrı 'bu elverişli sopayı' kullanmaya devam ediyor. Herkes kendi hizasında ona emirler vererek adeta şamar oğlanına çevirdiler. Bu noktada ABD'nin işi çok daha ileriye götürdüğünü unutmamak gerekir.
 
Suriye savaşı şu veya bu şekilde bir gün bitecek. Fakat emperyalistlerin bu savaştaki en büyük kazançları, bölgede seküler/dinsiz hale getirdikleri bir topluluğun elde edilmiş olmasıdır. Dört parçaya ayrılmış ve hakları gasp edilmiş Kürtlerin mazlumiyetinin, emperyalistlerin eline bir koz olarak verilmesi ve onların da bütün acımasızlıkları ile bu dindar topluluğu seküler/dinsiz bir mecraya zorlamaları onların en büyük başarıları olacaktır.
Tıpkı cumhuriyet dönemi ile ülkemizde ve neredeyse bütün İslam ülkelerinde emperyalistlerin tayin ettikleri laik/seküler yönetimler gibi. Ülkemizde cumhuriyetle beraber laiklerin Müslüman halka yaptıkları zulümler, işkenceler ve katliamlar hafızalarda hala tazeliğini koruyor. Hakeza diğer İslam beldelerindeki durum bizden çok daha kötü bir vaziyette hala devam etmektedir. İşte tarihte hep dindar bir topluluk olarak var olmuş olan Kürtlerin, 100 yıldır devam eden mazlumiyetlerine rağmen, şimdi de daha büyük bir zulüm yapılmak istenmektedir.
 
Bu da Kürtlerin tamamen seküler hale getirilmesidir. Emperyalistlerin yerli taşeronlarla gerçekleştirmeye başladığı bu hamle, maalesef yol almaya devam etmektedir. Fakat bundan daha acı olanı ise bölge ülkelerinin Kürtleri yalnız bırakarak emperyalistlerin kucağına atmalarıdır. Birbirimize kardeş olduğumuz halde, bu kardeşliği zedeleyecek söz, davranış ve yanlış politikalar sadece emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmektir. Kürtlerin bugün seküler bir maceraya sürüklenmelerinin, batılıların esas hedefi olduğu gibi, bundan daha büyük vebali ise bölge ülkelerinin boynundadır.
Bölgede Müslüman halklar tarafından Kürtlere karşı esirgenen kardeşlik duygusu, onları emperyalistlerin acımasız pençeleri arasına itmiştir. Bu zulüm makineleri ve insanlık düşmanı batılı emperyalistler, bu kimsesiz mazlumlara hamilik yaparak esas itibariyle onları söndürülmesi mümkün olmayan bir ateş girdabının içine atmaktadırlar.  
 
Suriye savaşının bundan sonraki süreci bu ateş çemberinin daha ne kadar insanı yakıp yok edeceğini,  daha ne kadar ana yüreğine ateş düşüreceğini konuşacağız.