• DOLAR 32.581
  • EURO 34.914
  • ALTIN 2428.574
  • ...

Etrafı mübarek kılınmış beldeye sahip çıkmak her mümine farzdır. Bu farziyeti yerine getiren her mümin izzet bulacaktır. Bu hassasiyeti anlamayan ve bunun gereğini yerine getirmeyen her Müslüman ise dünyada rüsva olacağı gibi, esas itibariyle ahirette Kudüs davasına sahip çıkmamanın kara yüzlülüğüyle hesap verecektir.

Küfür tek millettir. Bir ve beraber hareket etmek gibi bir ideali sürdürüyorlar. Geçmişten günümüze bu ideallerini gerçekleştirmek için her dönemde canla başla çalışmışlardır. Ortaya koydukları gayret oranında hedeflerine ulaşmışlardır. Geçmişte Haçlı Seferleri buna en büyük örnektir. Küfür dünyasının organize ettiği bütün çalışmalar amaç itibariyle, İslam düşmanlığı üzerine inşa edilmiş anlayışlarla sürdürülmektedir. Son örneği ise Kudüs'e yönelik düşmanca saldırılarıdır.

ABD'nin başını çektiği ve bütün küfür dünyasının kayıtsız bir şekilde desteklediği bu yeni düşmanlık biçimi, aslında tarih seyri içerisinde, içlerinde İslam'a karşı sakladıkları kin ve nefretlerinin günümüzde dışa vurumudur. Ortamı bulduklarında ve içimizden de yeteri kadar kâhya/beyinsiz kişiler devşirdikten sonra hiç vakit kaybetmeden saldırı ve yok etme pozisyonuna geçiyorlar. Bunu yaparlarken kendi tabiatları gereği küfür, taşkınlık, tahribat ve insani değerlere olan düşmanlıklarının gereğini yerine getiriyorlar.

Bu küfre ve tahribata karşı duran her kim olduysa, ancak bilinçli bir Kudüs sevdalısı ve Mescid-i Aksa'nın özgürlüğünü kendi özgürlüğünden daha önemli kıldıysa ancak başarılı olmuştur. Çünkü Kudüs sadece bir toprak parçası değil, bir davadır. Tevhidin sembollerinden birisidir. Müslümanların ilk kıblesidir. Peygamber efendimizin Miraç'a çıktığı yerdir. Kudüs bir bilinçtir. Tüm küfür cephelerine karşı, hakikatin bütün tarih seyri içerisinde yankılandığı kutsal beldedir. Ve bu hakikat ayet ile tüm müminlere bildirilmiş ve kıyamete kadar değişmeyeceğine dair ilahi emirdir.    

İşte bundan dolayı burası sadece bir coğrafik belde değil, bilakis her müminin kıyamete kadar sevdalanması gereken bir imani davadır. Bu dava hiçbir zaman önemini yitirmemiş, bundan sonra da daha da önem arz edecek bir durumda olacaktır. Bu davanın izzeti için çalışanlar izzet bulmuş, bu beldenin özgürlüğü için mücadele edenler, ümmetin en aziz evlatları olarak anılmışlardır.

Ümmetin içindeki ihtilaf ve ayrılıkların ortadan kaldırılması, ancak Kudüs davası ile mümkün olmuştur. Selahaddin-i Eyyubi Kudüs davası ile İslam Birliği`ni sağlamış ve küfür/haçlı cephesine karşı bu bilinç ile zafere ulaşmıştır. Ümmetin bütün ayrılıklarını, ihtilaflarını ve manevi hastalıklarını Kudüs davası hakikatiyle bertaraf edebilmiştir. Ve şöyle diyerek; "Dostlarıyla uğraşanlar, düşmanlarına karşı zafer edemezler" şiarını biz müminlere miras bırakmıştır. Kudüs davası da dostların birbirleriyle uğraşmalarını değil, İslam ve Müslümanlara karşı düşmanlık yapanlara karşı bir ve beraber hareket etmeyi emretmektedir.                                                                                                                                         

Bugün de bölünmüşlük ve parçalanmışlığımıza çare olacak reçetelerin en başında Kudüs davası gelmektedir. Ümmetin çocuklarının arasındaki kavgaların ve ihtilafların son bulması için yeniden Kudüs davasını bilinç dünyamızın en merkezi yerine yerleştirmeliyiz. Kudüs'ün bir Filistin ve Arapçılık meselesi olmadığını yeniden kavramalıyız. Küfür cephesinin özellikle bir toprak parçasına indirgediği ve bir Filistin meselesi haline getirmeye çalıştığı Kudüs'ü, bizim imani bir sorun olarak görmeye başlamamız gerektiğini yeniden hatırlamamız gerekmektedir.

Algılarımızda epey de mesafe kat etmiş olan küfür cephesinin bu projesinin, etkisiz kalmasının tek çaresi de Kudüs'ün bütün Müslümanların bir davası olduğu hakikatini yeniden bilinçlere yerleştirmek olacaktır. Küfür cephesinin bu son düşmanca saldırıları küllenmiş olan Kudüs bilincimizi inşallah yeniden asli konumuna döndürecektir. Batı Hıristiyan dünyası bütün güçleriyle bu saldırı konumuna geçtikleri bir süreçte, biz müminlere de düşen Kudüs davasını Selahaddinvarî bir mertlikle yeniden hayatımızın merkezine yerleştirmek olmalıdır.

Bugün bu fırsat kapımızın önüne gelmiştir. Haydi, ÜMMETİN ÇOCUKLARI içinizdeki Selahaddin'in arkasında saf olmak, Kudüs'ü kurtarmak ve Mescid-i Aksa'yı özgürlüğüne kavuşturmak için ayağa kalkalım.