• DOLAR 32.368
  • EURO 34.974
  • ALTIN 2325.402
  • ...

Avrupa'da, İslam'a yönelik saldırılar gün geçtikçe daha da artıyor. Bu saldırılar, şimdiye kadar bireysel veya medya eliyle bilinçli ve planlı bir şekilde gerçekleştiriliyordu. Son dönemde Fransa'nın başını çektiği kimi ülkelerin liderleri aleni bir şekilde bu alçakça saldırılarını sürdürmektedirler. Tükenmişliğin korkusu, yok olmanın ayak sesleri ve kendini bilmezliğin çirkin kibri bu saldırıların esas sebebini oluşturmaktadır.

Geçmişi zulüm, kan ve savaşlarla dolu olan batının tükenmişliği artık çöküşe doğru gitmektedir. Zira insanlığa sağladığı 'tek şey' teknolojik ilerlemedir. Bu ilerlemeyi de savaş araç gereçleri üretme, insanlığı kana bulama ve yeryüzünü ifsat etmede kullandı ve halen çok acımasızca kullanmaya devam etmektedir.

Bunu sadece bir ülke yapmıyor, neredeyse bütün batı ülkelerinin işgalleri, katliamları ve talanları birbirlerini gölgede bırakacak şekilde iğrenç bir boyutta devam etmektedir. Geçmişte işgal edip sömürgeleştirdikleri, insanlarını köle olarak sattıkları ve bütün kaynaklarını talan ettikleri ülke ve beldeleri şimdi birbirleriyle savaştırarak kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. İki tane dünya savaşının batılılar arasında çıkmış olması aslında vahşet noktasındaki benzersizlikleri daha bir net görülmektedir.

Başka ülke ve insanlardan çaldıkları kaynaklarla bir refah düzeyi yakalayan bu azgın batı, insanlığa kan, gözyaşı ve kaostan başka bir şey veremedi. İnsanlık, ahlak ve maneviyattan tamamen soyutlanan batı, şimdi büyük bir yok oluşa doğru gitmektedir. Hiçbir insani değer üretemeyen batı, ürettiği teknolojiyi de insanlığı yok etmede kullandı. Şimdi kendisi yok olmamak için İslam'a saldırıyor.

Kültürel, ahlaki ve insani değerler noktasındaki yok oluşu ertelemek ve neticede durdurmak için ilk akıllarına gelen iğrençlik İslam'a saldırmak şeklinde kendini göstermektedir. İslam'a saldırmakla birden fazla fayda hedeflenmektedir. Öncelikle Hıristiyan dünyasını, bu saldırı ile uyandırmaya, toparlama ve birlikte önlem almaya çalışmaktadır. İslam'a ilgi duyan batılı insanları engellemeye, düşüncelerini bir bütün olarak bulandırmaya ve hakikatin anlaşılmasının önüne geçmek istemektedirler.

İslam'ın batıda, hâlihazır da var olması ve gittikçe yayılması, Müslüman muhacirlerin daha da bilinçli, planlı ve organizeli bir şekilde hareket etmelerini sağlamaktadır. Bu derinden kendini hissettiren potansiyel, batıyı daha da endişelendirmekte ve bu insanlara yönelik daha alçakça yöntemlere başvurmaya sevk etmektedir. Bütün Müslümanları terörist olarak yaftalayarak, bilinçaltındaki insanlığa olan düşmanlığını artık aleni bir şekilde ortaya koymaktadır.

'Saldırı en büyük savunmadır' şeklindeki stratejiyle, Macron vb. aşağılık maymunlar, İslam'a saldırarak ömürlerini uzatmaya çalışmaktadır. Tıpkı Sisi'nin Mısır'da Müslüman halka yaptığı zulüm ve katliamlar gibi. Saldırarak, zulüm ve insanlığa olan düşmanlıklarını biraz daha sürdürmeyi, biraz daha iktidarlarını uzatmayı hedeflemektedirler. İnsanlık fıtratına aykırı olan bu zulüm ve saldırılarının devam etmeyeceği açıktır.

Zira İslam'a savaş açmış nice şahıs, örgüt ve devlet nihayetinde zelil bir şekilde bu işlerden ya ellerini çekmişler ya da tarihten silinip gitmişlerdir. Allah'a ve onun dinine savaş açmış hiçbir güç zelil bir şekilde yok olmaktan kurtulamamıştır. Ancak bu zulüm ve tuğyan çağında, Müslümanların idareci ve sorumluluk makamında olanlarının da bu aşağılık saldırılara ses çıkarmamaları 'küfrün azgınlığını' artırdığı gibi; Macron'un Hıristiyanları birleştirme çabası kadar, Müslümanları birleştirip haklarını savunmaması da dehşet derecesinde düşündürücüdür. Veballeri de, Macron alçağının cürümü kadar, ümmeti derinden sarsmaktadır.