• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

Mısır'da, darbe sonrası oluşturulan zulüm düzeni, büyük bir katliama daha girişti. Bu güne kadar, bunun gibi çok sayıda katliamı daha gerçekleştirmişti. Şimdiye kadar, neredeyse hiç kimseden bir itiraz yükselmediği için zulümler, işkenceler ve katliamlar artarak devam etmektedir.

Bu günün Mısır'ı, 1980'lerdeki Türkiye'yi çağrıştırıyor. Kendisine emredileni yapmanın dışında bir iradesi olmayan bir ülke durumundadır. O dönemde Türkiye'ye sadece direktifler verilir, mevcut iktidar ve özellikle bürokrasi de hemen bu istekleri yerine getirmek zorunda kalırdı. Çünkü sistem o şekilde tasarlanmıştı. Ve halen çektiğimiz birçok sıkıntı bu sistemin yer yer devam etmesindendir. İşte Mısır, şu an kendisine verilen görevleri(!?) yerine getiriyor.

İşte Mısır'daki taşeronlar, bu görevini çok büyük bir zillet içerisinde yerine getiriyor. Emir aldığı batılı efendileri, 'Müslümanca bir duruş sergileyen kim varsa' etkisiz hale getirilmesini istiyor. Sisi cuntası da, darbeye muhalif gördüğü hemen herkesi ya zindana attı, ya gösteriler esnasında hedef gözeterek vurdu ya da şimdiki gibi düzmece mahkemelerle idam ettirerek ortadan kaldırma yoluna gitti. Çünkü efendileri, Sisi'yi İslami olan hiçbir şeyin ayakta kalmaması gerektiği üzerine görevlendirmişlerdi.

Küfür kâfirliğini yapar, İslam'a ve Müslümanlara her türlü zararı vermeyi bir amaç haline getirmiştir. Ancak içimizdeki küfrün taşeronlarının, İslam'a ve Müslümanlara bu gaddarlıkta düşmanca saldırmasını anlamlandırmak çok zordur. Bizden görünüp de, zalimlikte batılıları gölgede bırakacak kadar insanlıktan çıkan bu mahlûkları, karanlık zihinlerini iyi tanımak gerekir.

Mısır'da şehit edilen son dokuz Müslümanın acıklı hikâyeleri bize göstermektedir ki, her dönemde tevhit inancının çilekeşleri olmuştur ve en iyiler bedel ödemişlerdir. Ancak onların bu mazlumiyeti ve bu genç yaşta tevhidi haykırmadaki heyecanları da zalimlerin sonu olacaktır. Daha önce de birçok genç mümin şehit edildi. Hala binlercesi mısır zindanlarında hakkı ve tevhidi dünyaya duyurmaya devam etmektedirler.

Dünya Müslümanlarının içerisinde bulunduğu ölüm sessizliği aslında bu idamlardan daha acıklı bir manzara arz etmektedir. Evet, dokuz genç müminin şehadeti bizi en derin bir şekilde üzmüştür. Onlara sahip çıkamayışımız ve bu zulmü engelleyemeyişimiz bize dünyada azap olarak yeter. Ancak İslam dünyasının bir bütün olarak bu zulme sessiz kalması geleceğimiz açısından bizi daha fazla endişelendirmektedir.

Zira canlarıyla da olsa (ki en izzetli mücadele yöntemidir), zalime karşı durmayı ve mücadele içerisinde olmayı amaçlayan muvahhitler var. Fakat birçok İslam beldesindeki ölüm sessizlikleri hem küfür cephesini daha fazla cesaretlendirmekte, hem de onların içimizdeki taşeronlarını daha da zalim ve gaddarca adımlar atmaya sevk etmektedir.

Sisi ve avenesi, belki bazı müminlerin şehadetiyle efendilerine verdiği sözü yerine getirmenin rahatlığını yaşayabilir. Ancak hiçbir dönemde, müminlerin pak kanları zalimlere ve onların zelil ortaklarına rahat yüzü vermemiştir. Zalim sisi de döktüğü müminlerin kanlarında boğulacaktır.