• DOLAR 32.528
  • EURO 34.997
  • ALTIN 2435.104
  • ...

Diyanet’in; toplumun ıslahında, inşasında, yönlendirilmesinde, değerlerimizi öğretmede, anlamada ve yaşamada önemli adımlar atılmasını sağlayan kurum olması gerekir. Ancak kurulduğu günden bu güne, halktan kopuk bir şekilde işler yürütülüyor. Âlimlerin ve imam hatiplerin toplumdaki saygınlıkları azalmakta, Diyanet ise toplum içerisinde; inancımızın devletin tekeline alınmasını sağlayan kurum olarak biliniyor. Bu sorunlarımızın çözümü, değerlerimizi yeniden diriltip, inşa etme ve geliştirmenin kısmi formüllerini yazmaya çalışacağız.

Âlimlerimiz ve imam hatiplerimizin statülerini korumakla beraber, toplumumuza değerlerimizi yerleştirmeleri gerekiyor: “Âlimler veya imam hatipler; sadece cami memuru değil, fitneyi ortadan kaldırmaya çalışan memurlar değil, mevlit etkinlikleri düzenleyip halkı bir arada toplamak değildir. Âlimlerin ve imam hatiplerin görevi; halkımıza doğruyu, dürüstlüğü, sevgiyi, adil olmayı, nasıl iyilik yapmayı öğretmek olmalıdır. Her Cuma hutbesinde, halkın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, hutbeler okunmalıdır. Bu halkın koruyucusu âlimler ve imam hatipler olmalıdır.”

Burada Diyanet’i suçlamak yerine, kalıcı çözümler üretmeliyiz. Toplumumuzun hastalaştırıldığını biliyoruz. En küçük söylemlerden dahi nem kapıp, Diyanet’i suçluyoruz. Toplumun bu şekilde hasta olmasında herkesin bir payı vardır. Yalnız suçlamaları paylaşmak yerine, hep beraber elimizi taşın altına koymalıyız. Bu halk geçen yüzyıl içerisinde kabalaştırıldı, şiddet sever oldu, yalan söylemeyi sevmeye başladı, batıl inanç kültürüyle yaşamanın formülleri öğretildi. Bunların sonucunda da güven duygusunu kaybetmiş, herkesin birbirine şüpheyle baktığı bir toplum oluşturulmuştur.

Diyanet, halkımızın gönülden ağır yaralı olduğunu bilmelidir. Gençlerimizin hal-i pürmelali ortada! Bunun sonucunda kaba, bencil ve moralsiz bir gençlik oluşmaya başladı. İmam hatipler, öncelikle kendilerini gözden geçirip düzeltmelidirler. Daha sonra topluma faydalı, kazanımı sonuç odaklı formüller geliştirmelidirler. Camilerimizdeki imam odalarını yapmak yerine, gençlerin ve halkın vakit geçirebileceği ortamlar oluşturulmalıdır.

Kalplerde Allah’ın nidasını taşıyan gençlerimizin azalmaması için Diyanet, gençlerimizin ihtiyacına göre formüller üretmelidir. İmam hatiplerimiz, sadece camide görevlerini icra eden memur değil, sokak sokak dolaşıp, İslam’ın güzelliklerini halkımıza anlatmalıdırlar. İnsanların refahının İslam ile gelişeceğine ve oluşacağına inandırmalıdırlar. Halkın kurtuluşu İslam’dadır. Bu şekilde toplumumuzun anlayacağı düzeyde anlatmalı, kabullenmeliyiz. Diyanet; kendisini suçlamalı, iyileştirmeli, halkı nasıl eğitmesi gerektiğini anlamalı ve sahaya inmelidir.

Diyanet’in en önemli sorunlarından bir diğeri, tam bağımsız hareket edememesidir. Âlimler ve imam hatipler, toplumla iç içe olmazsa devlet, toplum, aile ve insanımızın varoluşunu tartışmaya başlayabiliriz. Bu sebeplerden dolayı Diyanet, tam bağımsız bir şekilde hareket etmeli, halkın içerisinde olmalı, inancımız doğrultusunda halkın sorunlarını çözmelidirler.

İnancımız; kültürümüzü, medeniyetimizi ve değerlerimizi diriltecektir. Değerlerimiz dirilirse toplumumuzun medeniyetler üstü olduğunu, toplumlarımız kabullenecektir.

Dua ile kalın…