• DOLAR 32.548
  • EURO 34.924
  • ALTIN 2436.518
  • ...

Korkusuz yazarı Can Ataklı, “İSPARK’ı bekleyen tehlike” başlıklı yazısında, “Hafta sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin en önemli gelir kaynaklarından biri olan İSPARK’ın yöneticilerinden biriyle sohbet ettim biraz. Belediyenin en kolay gelir sağladığı İSPARK çok ciddi bir zararın içinde. Ve anladığım kadarıyla hiç beklenmedik anda İSPARK’ın konkordato ilan etmesi istenebilir ki; bu da kurumun İBB’nin elinden çıkması anlamına geliyor” diye yazdı.

İlginç bilgiler öyle değil mi?

Devam ediyor Can Ataklı:

 “İBB’nin yeni yönetimi İSPARK’ı AKP’den devralırken toplam zarar 37 milyon liraymış. Geçen yıl bu zarar 87 milyon liraya yükselmiş. Bu yılın ilk altı aylık zararı ise 115 milyonu bulmuş ki, bu gidişle yıl sonu zararı 200 milyonu geçecek. Bu zararları görünce hayretler içinde kaldım” diyen Ataklı, “Neden peki, ne oluyor da İSPARK bu kadar zarar ediyor?”

Can Ataklı daha önce de “Temel atmama törenlerine” ve “Hastane yollarının yapılmamasına” tepki göstermiş, İmamoğlu ve ekibinin iş bilmediğini ima etmişti.

İmamoğlu cephesi sessiz kalmadı tabii.

İBB Sözcüsü Murat Ongun, Korkusuz yazarı Can Ataklı'nın iddialarına sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile yanıt verdi.

"Korkusuz yazarı Can Ataklı’nın bugün İSPARK konusunda yazdığı yazı baştan sona yanlıştır. Siz, onun gazeteci olarak yapmadığını yapıp İSPARK web sitesinden denetlenmiş rakamlara ulaşabilirsiniz. 2021 yılında İSPARK pandemiye rağmen kâra geçecektir. Yıl sonu görüşürüz.”

Ayrıntı dikkatinizi çekti sanırım.

Murat Ongun, “rakamların yanlış” olduğunu söylüyor; ama sonunda “İSPARK pandemiye rağmen kâra geçecektir” diyerek aslında şimdiye kadar zarar ettiğini kabul ediyor.

Can Ataklı’nın deyimiyle “Bir çete yapılanması” vardı İBB’de ve bu çete farklı yollarla ses çıkaranları hedef alıyor. Hatta kendisine cevap veren sözcüyü de “çete” yapılanması içinde zikrediyor ve kendisinin işten kovulması için çaba harcadıklarını iddia ediyor.

Ekrem İmamoğlu, seçim döneminde “İSPARK’ın zarar etmesini” anlayamadığını söylemişti.

Öyle ya personel maaşları haricinde hiçbir yatırımı, hiçbir masrafı olmayan bir kurum nasıl olur da zarar ediyordu? Belediyenin AK Parti dönemindeki yöneticileri her ne kadar “İSPARK’ın zarar etmediğini, oradan başka iştiraklere kaynak aktarıldığını” söyledilerse de İmamoğlu ve çevresinin söylemlerinde bir değişiklik olmadı.

İSPARK, İmamoğlu yönetiminde park ücretlerine zam yapmasına rağmen, belediye imkanlarından “vakıflara para aktarılmasına son verilmesine” rağmen, kiralık araçlarda israfın önüne geçilmesine rağmen, temel atmama, metro yapmama, ekmeğe ve toplu taşımaya yapılan fahiş zamlara rağmen ortadaki görüntüyü bize açıklamaya tenezzül edecek mi İmamoğlu, yoksa “Cumhurbaşkanlığı seçimlerine” hazırlık yapmaya devam mı edecek?

Polemiğin devamını bekliyoruz.

 

YALANDA LEVEL ATLAMAK

Eskiden magazin basınında meşhurdu fotoğrafa göre haber uydurmak.

Şimdilerde magazin basını mantığının medyanın tümüne hakim olduğuna dehşet içerisinde şahitlik ediyoruz.

Son örneklerden biri üzerinden gitmek istiyoruz.

Yer Afganistan ve helikopterden iple aşağıya sarkan birinin görüntüsü…

Medyanın büyük kısmı maalesef, Taliban savaşçısının bayrak açma çabasını idam sahnesi diye sundu ve “Afganistan’da Taliban vahşeti” başlığıyla duyurarak yalanda level atlamanın örneklerinden birini sundu.

Seküler basın hiç sorgulamadan haberin üzerinde vahşice tepinirken, “kompleksli müslümancıklar” da yalan habere destek çıkarak “Bizim Müslümanlığımız, Taliban Müslümanlığı değil” mesajını bir kez daha paylaştılar.

Haberin yalan olduğu ortaya çıktığında “ilkeli ve namuslu gazetecilik” gereği yalanlarından dolayı özür dilemediler tabi, çünkü çoğunda ne ilke ne de namus vardı.

Yalanda “level atlamanın” sonuçlarından biri de buymuş demek ki…

 

EVET, SINIR KALMADI

İlkelerin yerine nefret geçtiğinde artık hiçbir söz, hiçbir hamle “beklenmedik” değildir.

Siyaset arenasında bunu çok net olarak müşahede ediyoruz.

Özellikle de Ahmet Davutoğlu ve yakın dostlarında…

İşgal, vahşet, katliam, soykırım karşısında bir halkın direnişinin ve emperyalisti kovmasının konuşulması geren yerde şu benzetmeye bakar mısınız?

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Taliban’ı Esed ile eşdeğer gördüğünü ifade etti. Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Özdağ, “Esat'la diktatör, kan dökücü diyerek masaya oturmayan Saray, Esat'ı bile utandıracak cinayetlere imza atan Taliban'la görüşebiliyor. Siyaset standardını kaybettiğinde her şey mümkün hale gelir. AKP'nin şunu da yapmazlar, yapamazlar diyebileceğimiz bir siyaseti yoktur” dedi.

Evet, nefret siyasetin merkezind geçtiğinde ilke, ahlak ve değerlerin by pass edilmesinde sınır ortadan kalkıyor.

Yani Taliban ile Esed arasında hangi vicdan ve insafla benzerlikler bulabiliyorsun?

Bir defa daha başta “Taliban ve Esed” dediğinde farklılığı ortaya koyuyorsun. Birinde bir hareket var, diğerinde elinde çocuk kanları bulunan bir diktatör…

Taliban, Esed gibi kimyasal silahlarla kitlesel katliamlar yapmadı.

Taliban, bir emperyaliste karşı bir başka emperyalistten yardım istemedi.

Taliban, şehirlerde siviller bombalanmasın diye çekilip dağlarda mücadele verdi.

Taliban, bir İslami harekettir, Esed sosyalist bir Arap milliyetçisi ve İslam düşmanıdır.

Ne kadar fark anlatsak da siyaseti “tarafgirlik ve nefret” üzerinden yürütenlere adaletin ne olduğunu anlatamayız; ama sanırım bu kadar yeter.