• DOLAR 32.649
  • EURO 34.842
  • ALTIN 2496.273
  • ...

SİYASET GEMİSİ

GURUR MESELESİ

Muharrem İnce katıldığı televizyon programında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması sırasında oraya bağlanınca öfkelendi ve yayını terk etti. Ayrılmadan önce şunları söyledi:

“Türkiye bu faşist düzenden kurtulacak. Otuz beş televizyonda Erdoğan konuşuyor, onun karşısında 2 yıl önce rakip olmuş birisiyim ben. Ben gururumla kimseyi oynatmam.”

Muharrem İnce haklı. Konu çok hayati bir mesele değilse programın kesilmesi hem de bunun birkaç kez yapılması misafire hakarettir. Ya da en azından misafirden izin istenip kısa bir süre bağlanabilirdi.

Muharrem İnce haklı da nedense benim aklıma Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında sarf edilen “Gel bakalım Muharrem” sözleri geldi.

Herhalde Muharrem İnce o sırada daha “16 milyon oy” almadığı için “büyük bir gurur” sahibi değildi ve gururuyla oynatıyordu.

HAKARET VE İFTİRA

Muharrem İnce tepkisini ortaya koymuş ve programı terk etmişti. Olanların Erdoğan ile ne kadar alakası var, o tartışılabilir; ama İnce dolaylı bir bağ kurup herkesin “korktuğu” için böyle davrandığını ima etti.

“Ben korkmuyorum”, dedi ve çıktı. Hakkıdır.

Beni asıl şaşırtan “her konuda olduğu gibi” bu konuda da kendini açıklama yapmak zorunda hisseden Fahrettin Altun’un sözleri…

Sosyal medyadan şunları paylaşmış Fahrettin Altun:

“Sayın Muharrem İnce'nin, bu akşam bir televizyon kanalında katıldığı programın Sayın Cumhurbaşkanımızın Fetih programında konuşma yaptığı dakikalara denk gelmesi üzerine yarıda kesilmesiyle ilgili sarf ettiği sözlere üzüntüyle şahit olduk.

Sayın İnce'nin, özel bir televizyon kanalının tamamen kendi hür iradesiyle belirlediği yayın tercihleri üzerinden Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında haksız, mesnetsiz ve ağır ithamlarda bulunarak takındığı suçlayıcı tavır kabul edilemez.

Her hadiseyi fırsat bilip hasmane bir tutumla Cumhurbaşkanımızın şahsına yönelik bir hakaret, iftira ve karalama furyası başlatmaya çalışan bu zihniyetin iflah olmaz saldırılarının son bulmasını temenni ediyoruz.”

Yazıda bold yaptığımız yerlere bir daha bakın. Baştan başlıyoruz.

Üzüntüyle şahit olmadınız beyefendi, öfkelisiniz.

Hür iradeyi etkileyen ekonomik ve siyasi etkenlerden söz etmeyelim.

Ortada haksız, mesnetsiz ve ağır itham varsa neden dava açmıyorsunuz?

Hasmane davranması normal değil mi? Seçimde rakiptiler.

Hakaret, iftira ve karalama furyası nerede geçiyor, onu da izah buyursaydınız…

Yanlış anlaşılmasın Cumhurbaşkanına gerçekten de hakaret eden, kin ve nefretten başka bir şey düşünmeyen tipler var ve bunu kesinlikle “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirmiyorum.

Bana garip gelen Altun’un her meselede rol kapması, her konuda konuşması ve her eleştiriyi “hakaret ve iftira” kapsamında değerlendirmesi.

İnanın bana benim bu cümlelerimden bile böyle bir sonuç çıkarabilir.

 

GÖREV GEREĞİ

Eski Bakan Yaşar Okuyan: “Türkeş’in mektubu bende, Bahçeli MİT ajanı” demiş.

Doğrusu neden böyle bir açıklama yapma gereği duymuş, ben anlamadım.

Şimdi çıkıp Selahattin Demirtaş’ın MİT ajanı olduğunu söylersen bu sansasyonel bir haber olur; ama Bahçeli için neden öyle olsun?

Aslında ortam ve siyasi güç belirliyor bu tür haberleri. Mesela bir ara hem PKK’den hem de JİTEM’den ayrılıp ikisinin de itirafçısı olan Abdulkadir Aygan şunları söylemişti de nedense kimse işin peşine düşmemişti: “Şu an BDP başkanı olan şahsın (Selahattin Demirtaş), evlilik safhasında kardeşi vasıtasıyla JİTEM'ci Abdulhekim Güven'den yüklü miktarda para yardımı aldığı bilgim dâhilindedir.”

Aygan, sadece PKK ve JİTEM arasında dolaşmış; ama Yaşar Okuyan o kadar çok yerde dolaşmış ki, say sayabilirsen!

Okuyan, siyasete 1970 yılında MHP'de başladı. ANAP’ta 1990’da vekillik ve bakanlık yaptı. Daha sonradan 2002’de MHP’ye dönen Okuyan, 2004 yılında ise DTP Genel Başkanı oldu.

2005 yılına gelindiğinde ise Okuyan, Hür Parti’yi kurdu. 2008’de Genel Başkanlığını Yaşar Nuri Öztürk'ün Yaptığı Halkın Yükselişi Partisi (HYP)’ne katılan Okuyan, Yaşar Nuri Öztürk ile liderlik yarışına girerek Hür Parti ile HYP’yi birleştirdi.

Siyasi başarısızlıklarına her defasında bir yenisini ekleyen Okuyan, 2007 yılında ise Doğu Perinçek’in Vatan Partisi’ne geçti.

Vatan Partisi’nde aradığını bulamayan Okuyan, daha önceleri ağır eleştirilerde bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) katıldı.

Birinci soru: Yaşar Okuyan, “görev gereği” mi bu kadar parti ve hareket dolaştı?

İkinci soru: Bir dönem MİT ajanı olması Devlet Bahçeli için ne gibi bir sorun teşkil edebilir?