• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

PYD sözcüsü Salih Müslim, Amerikan Başkanı Trump’ın çekilme konusunda yaptığı açıklamaya tepki göstermiş ve şunları söylemiş:

"Sayın Trump 'Para, silah verdik' diyor. Burada kaç Amerikan askeri öldü? Hiç. Biz 11 bin şehit verdik. 11 bin şehit mi yoksa senin verdiğin silahlar, paralar mı? Silahları verdin ama zaten bunları DAEŞ'e karşı savaşta kullanıyoruz. Amerikalılar kaç şehit verdi? Bunu Irak ve Afganistan'la karşılaştırsın."

Salih Müslim’in söylediklerinden özellikle şu çekti dikkatimi: “Burada kaç Amerikan askeri öldü? Hiç. Biz 11 bin şehit verdik.”

Yanında olsam şu soruları sorardım.

-Amerika sizi korumak için mi gelmişti?

-11 bin kişiyi yaşadığınız bölgeleri korurken mi kaybettiniz yoksa Rakka ve Deyrezor gibi Arap bölgelerinde Amerikan silahlarıyla savaşırken mi?

-Amerikalı subay, “Kürtleri kara gücü olarak kullanmak savaş maliyetlerimizi düşürüyor” dediğinde neden itiraz etmediniz?

-Marksist örgütleri NATO şemsiyesi altına alıp savaştırmak için nasıl bir anlaşma yaptınız?

-Amerikalıların kayıp vermemesini başarılı hizmetinize mi bağlıyorsunuz?

Ve son olarak…

-Suriye’deki muhalif Kürt gruplarına göre siz BAAS’a bağlı bir “Muhaberat ajanı” olarak çalışmışsınız. Şimdi tam olarak hangi işi yapıyorsunuz?

***

LONDRA’YA HİZMET Mİ?

Suudi yayın organı Şarkul Avsat’ın, Mişari Zeydi diye bir yazarı var.

Bu insan kılıklı yaratık kendisine verilen görev gereği İhvan-ı Müslimin hareketini bütün kötülüklerin kaynağı olarak göstermeye çalışıyor.

Terörist diyor, Siyonist işgalci rejim ajanı diyor, şii diyor, bozguncu diyor.

 “Batı dünyası; Arap ülkelerine karşı düşmanca saldırılar başlatmak için Batılı şehirleri kendine üs edinen Müslüman Kardeşler medyasının çalışmalarından habersiz mi?

Bu kendiliğinden gerçekleşen bir durum mu yoksa yeni bir şey mi? Müslüman Kardeşler ile Batılı ülkeler, Avrupalı hükümetler ve bir bütün olarak Anglosakson dünyası arasındaki eski ve köklü çıkarlar mıdır?”

Son yazılarının birinde ise Endonezya’da Suharto, Mısır’da Nasır döneminden söz ederek İhvan’ın “Londra’ya hizmet ederek” karışıklıklar çıkardığını iddia ediyor.

İftirada sınır yok!

Kendisi bir gazeteciyi vahşice katleden Bin Selman için övgüler dizer; ama İhvan terörist olur.

Kendisi Siyonist rejim ile iyi ilişkiler kurulmasını ister; ama İhvan ajan olur.

Hepsi bir yana…

Evet, hepsi bir yana yazı yazdığı gazetesi Şarkul Avsat Londra’dan yayın yapıyor.

Evet, yanlış okumadınız, Londra’dan…

***

DÜŞÜNCE SUÇ OLMAKTAN ÇIKACAKMIŞ?

Yargı reformu paketi ile ilgili muhalefetin bazı eleştirileri var.

Hatta CHP alternatif bir yargı paketi hazırladığını bile açıkladı kamuoyuna.

HSK kaldırılsın, başka bir isimle bir kurul oluşsun, diyorlar.

Cumhurbaşkanına hakarete ceza verilmesin, diyorlar.

Diyorlar da diyorlar işte.

Hükümet ise hazırladığı paketin ilk olduğunu, devamının geleceğini belirtiyor ve meclise getirdiği, bir kısmının da kabul edildiği düzenlemeye güveniyor.

Yorum mu bilmiyorum; ama paket ile ilgili şu ifade çok dikkatimi çekti:

“Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmayacak.”

Yani…

Yani bundan anlaşılan şu ki, şimdiye kadar “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç” olarak kabul ediliyormuş.

Yanlışım varsa düzeltsinler.

***

BURNU KANAMASIN AMA YARALANSIN

Sınır ötesine asker gönderme konusunda hükümete yetki veren tezkere mecliste görüşülmeden Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin tavrını açıkladı:

"Tezkere bugün Meclis'te görüşülecek. Oradaki askerlerin burnu kanamasın diye tezkereye içimiz yana yana 'evet' diyeceğiz."

Siz bundan bir şey anladınız mı?

“Hayır” deseydiniz askerin çatışma için Suriye’ye girmesini onaylamadığınızı belirtmiş olurdunuz. Vekillerin bir kısmını da ikna edebilseydiniz ve çoğunluğu alsaydınız asker çıkmayacaktı.

Hem “asker çatışma için çıksın” diye “evet” diyorsunuz hem de “askerin burnu kanamasın diye evet diyeceğiz” diyorsunuz.

Yanlış mı anlamışım.

Burada burnu kanamasın; ama çatışmada yaralansın, öyle mi?

Siz bundan bir şey anladınız mı?