• DOLAR 32.586
  • EURO 34.823
  • ALTIN 2512.717
  • ...

Bir dönem TBMM Başkanlığı da yapan ve yıllarca “Demirel’in emanetçisi” olarak tanınan Hüsamettin Cindoruk, 31 Mart yerel seçimlerine ilişkin çok tartışılacak açıklamalara imza attı:

"Bu seçim Cumhuriyetin kurucu rejimi parlamenter demokrasinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden intikam seçimidir" dedi.

Özellikle Cindoruk’un “intikam” sözü üzerinde durmak gerekir. Çünkü dediği gibi “parlamenter demokrasi” cumhuriyetin kurucu rejimi değildi.

Cumhuriyetin kuruluşundan yani 29 Ekim 1923’ten itibaren cumhurbaşkanlığı yapan Mustafa Kemal, ölünceye, yani 10 Kasım 1938’e kadar görevini sürdürmüştür.

Adı “parlamenter sistem” olan; ama rejimin kurucu partisi dışında kurulan partiler kısa sürede kapatılan, başbakanın da bakanların da belirlenmesinde tek belirleyicinin cumhurbaşkanı olduğu acayip bir sistem. O sistemde vekiller cumhurbaşkanını seçiyordu ve çok partili hayata geçişte de bu devam etti. 2007 referandumuna kadar…

Aslında Türkiye’de sistem değişikliği 2007 referandumu ile gerçekleşti ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karar verildi. Yani Cindoruk eğer sistem üzerinden bir “intikam”dan söz edecekse önce hedefine 2007 referandumunu almalıdır. Hani dönemin Genelkurmay başkanının çıkıp “Sözde değil özde laik” bir cumhurbaşkanı istediğini söylemiş ve 367 garabeti ile meclis tıkandığı için referanduma başvurulmuştu.

Bu arada Hüsamettin Cindoruk’un hem 27 Nisan e-Muhtırası’na hem de 367 kararına destek çıktığını unutmayalım.

Bir de şöyle bir problem var: Cumhurbaşkanlığı sistemi öyle tepeden bir emrivaki ile değil halkın reyine başvurularak, referandum ile geldi. Yani Cindoruk ve beraber hareket ettiği kişilerin yıllarca dilinden düşürmediği “demokratik yolla” gelen bir yasal düzenleme.

Eğer sistemi değiştirme talebiniz varsa siz de yeni bir referandum çabasına girişir, halkın karşısına gider, “biz parlamenter sisteme geri dönmek istiyoruz” dersiniz.

Hani “demokratsınız” ya…

Yerel seçimlerin sonucu “sistem değişikliğinin intikamı” olarak lanse edilemez, çünkü olayın sistem değişikliği ile bir alakası yok!

Ama meselenin “intikam” boyutu elbette vardır.

Siyasi anlamda CHP’nin Ak Parti’den, iyi Parti’nin MHP’den, HDP’nin Erdoğan’dan bir intikam hesabı vardır; ama mesele bununla sınırlı değildir.

Bu seçimlerden Pensilvanya’nın Washington’un, Telaviv’in Kandil’in, Şam’ın bir beklentisinin olmadığını kimse iddia edemez.

Erdoğan’ın seçimleri “beka meselesi” olarak nitelendirmesi bazılarına abartı, bazılarına “kutuplaştırma siyasetinden nemalanma” olarak görünebilir ve bunda haklılık payı da var elbette; ama bu “haklılık payı” pusuda bekleyenleri de görmeyi engellememeli.

Cindoruk’un “Parlamenter sistemin intikamı” sözünün altında çok şey gizlendiğini ve çok farklı kişi ve kurumun imzasının bulunduğunu bilmek gerekiyor.