• DOLAR 32.367
  • EURO 34.974
  • ALTIN 2325.305
  • ...

SİYASET GEMİSİ

LAİKLİĞE DARBE

Kemal Kılıçdaroğlu, bütçe ile ilgili konuşmasında şunları söyledi:

 “O nedenle, bu rakamları söylüyorum, elinizi vicdanınıza koyarak oyunuzu kullanın. Yapmayın, günaha ortak olmayın, harama ortak olmayın; vallahi de billahi de haramdır.”

Allah`ın adını kullanarak yapılan yemini ve dinin yasakladığı şey anlamındaki “haram”ı kullandı Kılıçdaroğlu.

Evet, Atatürk`ün kurduğu partinin başındaki kişi bunları söyledi.

Hem de nerede biliyor musunuz?

Meclis`te bütçe görüşmeleri sırasında. Yani laikçilerin “kamusal alan” olarak adlandırdıkları kutsal mekânlarından birinde.

Siyasi saiklerle bazı kelimeler kullanılabilir; ama herkes sınırını da bilmeli.

CHP geleneği bunun önemli bir göstergesidir.

Bir ara danışmanları CHP genel başkanı İsmet İnönü`ye “Sen de arada bir Allah`tan söz etsen halkın üzerinde iyi bir etkisi olabilir” demişler de İnönü “Tamam” demiş.

Tavsiye sonrası ilk mitingine çıkmış; ama danışmanlar bir şey görememiş.

“Neden bir şey söylemediniz efendim?” diye sormuşlar.

“Söyledim ya” demiş İnönü. “Mitingin sonunda Allah`a ısmarladık dedim.”

İnönü ölçüyü korumuş; ama Kılıçdaroğlu öyle değil.

Alevi-sol jargonda Pir Sultan Abdal`dan esinlenerek “haram” kelimesi kullanılır; ama bu siyasi alana pek taşınmazdı.

Kılıçdaroğlu hem laikliği yozlaştırıyor hem de CHP`yi raydan çıkarıyor.

Yani diyorum ki, yürekli bir savcı yok mu, “laiklik ihlal edildi” diye soruşturma açacak, fezleke düzenleyecek.

ENDİŞELİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa`daki olaylarla ilgili şöyle bir açıklama yaptı:

"3 yıl önce İstanbul'u mesken tutup kesintisiz canlı yayın yapan medya kuruluşları bu olaya kör, sağır, dilsiz kalmışlardır. Paris'te yaşanan olaylardan dolayı ben de endişeliyim.”

Erdoğan, medyanın taraflı tutumundan şikayet edip, siyasi terminolojide çok farklı bir anlama gelen “Endişeliyim” sözcüğünü kullanıyor.

Aslında yaşananlardan dolayı gerçekten de “endişeli” olması gerekirdi; ama öyle değil.

Zamların altında ezilen dar gelirli, Fransa`yı hatırlatan sendika başkanı, halkı sokağa çağıran TV spikeri endişelendirmiyor Erdoğan`ı.

Gezi olayları sırasında “farklı” yerlerden aldıkları talimatlara göre hareket eden güvenlik birimleri büyük oranda tasfiye edildi, PKK ve diğer sol örgütlere yönelik operasyonlar devam ediyor ya Erdoğan ondan dolayı kendini rahat hissediyor.

Ama ortam hiç de tozpembe görünmüyor.

Gelir dağılımındaki eşitsizlik, adaletsizlik duygusu, geleceğin belirsizliği toplumdaki mutsuzların sayısını artırıyor. Aile çöküyor ve bunda en büyük pay hükümetin yaptığı düzenlemeler…

Aile Bakanlığı ailenin temeline dinamit koyuyor, ekonomide zenginler korunmaya devam ediliyor.

Erdoğan endişelenmeli; ama Fransa için değil.

31 Mart yerel seçimleri için endişelenmeli Erdoğan.

Umulmadık bir tablonun ortaya çıkması kimseyi şaşırtmasın.

SENİN ÖĞRETMENİN KİM?

AK Parti`nin kurucuları arasında yer alıp bir süre bakanlık da yapan ismi Abdüllatif Şener şimdi CHP`de milletvekili.

AK Parti`den ayrılması çok ilginçti Şener`in.

Ortada hiçbir problem yokken aday olmayacağını, siyasete ara vereceğini, kitap yazacağını söylemişti. Ayrıldığı partiye yönelik hiçbir eleştirisi yoktu; ama ne olduysa, birden bire kendine siyaset üstü bir hava vermeye başladı.

Aslında Deniz Baykal`ın oyununa gelmişti.

Ahmet Necdet Sezer`den sonra kimin cumhurbaşkanı olacağı konuşulurken Baykal “Eğer Şener aday olursa destekleriz” demişti. A. Şener de öyle bir beklentiye girmiş, tarafsızlığını göstermek için de AK Parti`den ayrılmıştı.  

Sonra A. Gül cumhurbaşkanı oldu ve A. Şener ortada kaldı. Partisine geri dönemeyince ulusalcılara, CHP`lilere yanaştı ve eski partisini eleştirmeye başladı. Tabii bu arada özenli bir şekilde “Ben olduğum sürece bir problem yoktu” demeyi ihmal etmedi.

Başta dediğimiz gibi CHP`de siyaset yapıyor.

Geçenlerde adı İstanbul Büyükşehir adaylığı için geçen Binali Yıldırım hakkında konuşmuş Şener. “Bakanlığı da siyaseti de biraz benden öğrenmiştir” demiş.

“Peki, senin öğretmenin kim?” diye sorulsa acaba ne der Şener.

Öyle ya Erdoğan da, Şener de Erbakan`ın öğrencileri…

Demek ki öğrenciler bazen öğretmenlerini geçebiliyormuş.

Binali Yıldırım, hem bakanlık hem başbakanlık hem de meclis başkanlığı yaptı, peki ya Şener?

Sanırım mesele anlaşılmıştır.