• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Tatil sürecine girerken birçok eğitimcinin ve ailenin en çok sitem ettiği konulardan biri şüphesiz gençlerin mevcut durumu. Bu tarzda sitemler edilirken gençlerin dünyası yok mudur? Onların sitemleri yok mudur? Birazda ters mantıkla bakılması gerekmez mi?

Diye düşünürlerken bizler ise gençlerle yaptığımız görüşmelerden sonra, tüme varım yöntemini kullanarak bir sonuç elde etmek istersek gençlerin dünyasına, sitemlerine kulak vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Nasıl?

Büyüklerin anlayışsızlığı ve baskısı, onur kırıcı davranışları; arkadaş edinmede güçlülük, Boş zamanlarını etkin bir biçimde değerlendirecekleri yerlerin, olanakların olmaması, Evde ve okulda dayağın bir eğitim aracı olarak kullanılması; Bazı sorunlarını aile üyeleriyle konuşamamak. Çocuk yerine konmak, Yeni tanıştıkları insanlarla rahat konuşamamak, İzinsiz dışarı çıkamamak, Kendine güven duymamak, sık sık yaptığı hatalardan dolayı utandırmak, dikkati toplayamamak, Ders çalışırken zamanını iyi değerlendirememek. Ders çalışmasını engelleyecek birçok yan uğraşlarının olması.

Konuyu biraz daha açarsak: Ergenlerin en hassas olduğu nokta, güç kullanarak hükmedilmeye çalışılmasıdır. Ergen, anne ve babalarından büyüdüğünü kabul etmelerini,  bu konuda tutarlı davranmalarını bekler. Böyle durumlarda ergen kendini anlaşılmamış ve engellenmiş hisseder. Bu dönem yoğun bir eleştirme, inceleme, karşılaştırma dönemidir. Kardeşler arası çatışma yaşar.

Kardeşlerinden kendilerini anlamalarını, büyüdüklerini fark ederek saygı göstermelerini beklerler. Anne babalar ergenlik döneminde çocuklarının kendilerinden uzaklaştıklarını hissederler ve üzülürler. Aslında ebeveynlerine her zamankinden daha fazla bağlıdırlar. Ergenler heye

Son zamanlarda örnek öğretmenlerden biri olan yapılan davranışları sitemle açıklayan Mehmet Emin Yıldırım hocamızın dilinden dökülenleri ve sitemini dikkate alırsak mesele daha rahat çözülecektir.

“10 yaşında 12 yaşında 15 yaşında oğlumuz, kızımız. Gecenin karanlığında okula gidiyorlar değil mi? Tam sabah namazı vakti hatta daha öncesi. Bazen ben biraz erken çıkınca sabah erken saatlerinde servis bekleyen öğrencilerimizi görüyorum. Beş dakika geç  kalsa ne yaparız? Ortalığı velveleye veririz. Namaz gidiyor hiçbir tepki yok bizde. Felaket! Felaket! O zaman bizim dünyamızda diploma diye bir put var. Ve biz bu puta tazim ediyoruz. Devletin emri bizim nazarımızda Allah`ın emrinden daha şiddetli. Eğer  öyle olmasa namaz geçtiği zaman ortalığı velveleye vermemiz lazımdı. Sanki evinde yangın varmış gibi bir hale girmemiz gerekirdi. Bunları yapan biri olarak konuşmuyorum. Yapmayan biri olarak konuşuyorum, derdimizi konuşuyorum. Namaz geçti, evde, işte halimizde bir değişiklik yok. Yarım saat geç kaldık trafiğe takıldık içeriye girer, iş sahibiysek, vay işçilerin haline Trafik sıktıysa bizi. Artık önümüze ilk çıkandan onun öcünü alırız. Niye yarım saat geç kaldık. Ne oldu; diğer taraftan namaz gitti namaz. Ne diyor Efendimiz (a. s )sabah namazının iki rekât sünneti,  söze dikkat edin farz değil iki rekât sünneti, dünyanın bütün içindekilerden daha hayırlıdır. Bizim biraz yenilenmemiz lazım bu işten ortaya çıkarmamız lazım.”

Selam ve dua ile...

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları