Muhammedin Ayakkabısı Ve Gözyaşları
Her insanın dünyası farklı olduğu için insan farklılıklara ihtiyaç duyar. Bunu da sağlamın en güzel yolu iletişimdir. İletişimin ve güvenin güçlü olması için çocukluk yıllarının önemini anlamamız gerek. İletişimi dikkate almayan çocuklar kendi dünyalarında yaşamalarına rağmen kendilerini çok iyi tanıyamazlar. Ancak dışındaki dünyalara bakarak kendilerini ve dış dünyayı daha iyi tanır, zaman zaman birbirlerinden etkilenerek olumlu ya da olumsuz davranışlar oluştururlar.
Bizler de oluşan bu davranışların arka planına bakıp ailenin, toplumun durduğu yeri görebiliriz. Çünkü çocuklar ailelerin aileler ise toplumun yansımalarıdır. Bu yansımalardan birini örnekleyelim.
Bir bahar mevsimiydi, günlerden Pazar. Muhammed, oyun oynamak için oturduğu binadan aşağı indi. Çocukluğunun verdiği istek ve hayallerle arkadaşlarının yanına gitti. Arkadaşlarını gözlemlerken düşünceye daldı. Babasının o güzel sözleri aklına geldi. “Biz Diyarbakır çocuğuyuz, kimseden çekinme oğlum! Nerde olursan ol her zaman insanları, çiçeği, böceği, yani Allah`ın yarattığı her şeyi sev.`` Birden Muhammed`in içi sevinçle doldu. Arkadaşlarıyla oyun oynamaya başladı. Koştu, zıpladı, güldü...
Bu güzellikleri yaşarken binalarından çıkan ve kendisinden büyük üç dört çocuğu gördü. Dikkatini bir şey çekmişti. Çocukların elinde Muhammed`in en sevdiği ayakkabısı… Ayakkabıların maddi değerini düşünmeden babasının yıllarca emek sarf ederek alın teri dökerek çektiklerini düşünerek hemen onların yanına gitti. ‘`Bu benim ayakkabım, neden aldınız?`` Çocuklar Muhammedi hiç dinlemedi, ona hiç de duymak istemediği şeyler söylemeye başladılar.
Muhammed bir hışımla ayakkabısını almak için hamle yaptı, aldı da. Sıkıca sarıldı ayakkabılarına. Bunu istemeyen diğer çocuklar Muhammed`e vurmaya başladılar Muhammed yere düştü ve başı yere çarptı. Kafası kanlar içindeyken de ayakkabılarını vermemek için direndi vermedi de. Balkondan Muhammed`in halini gören annesi sabır çekerek kanlar içindeki çocuğu için yardım istedi. Muhammed kanlar içinde ayakkabıları elinde hastaneye kaldırıldı.
Anne ciğeri cız etmiş bir an kalbinden bir şeyler geçti. Anne yüreği olduğu için hemen sağlıklı düşündü birden aklına örnek aldığı Kâinatın Efendisi Muhammed`in (S.A.V)`Taif deki durumu ve o kadar hakaretler karşısındaki güzel sözleri geldi. Neydi bu sözler? ‘`Bilmiyorlar, bilseler böyle yapmazlar`` Anne bir an düşündü ve utandı. Diğer çocukların güzel davranışlar sergilemeleri için dua etmeye başladı. “Ne de olsa hepsi bizim çocuklarımız” diye bir iç çekti. Onların isimleri de farklı değildi.
Anne çocuğunu izlerken eşi aklına geldi. Onu arayarak “Hastanedeyiz, Muhammed rahatsız, hastaneye gel.” Baba, “Ne oldu?” diye soracakken telefon kapandı. Hastaneye gelen baba çocuğunun durumunun iyi olduğunu görünce rahatladı. Bir süre sonra Muhammed`i alıp eve götürdüler ve Muhammed uykuya daldı.
Çok güzel başlayan ve devam eden Muhammed`in bir günü başıboş, ahlaki değerlerden yoksun, duyguları alınmış, üç dört çocuk yüzünden berbat olmuştu. Sadece günü mü acaba? Sevinçli ve güvenli hayatı da darbe almıştı. Bu esnada baba bir daha Muhammed`ine bakarak şairin şu sözlerini hatırladı. “Önünüzde cehennemler, cennetler/ Karanlıkta yürürsünüz bilmeden, / Bir kıyamla hatırlanır ayetler/ Şaşkın şaşkın bakarsınız bilmeden``
Selam ve dua ile...