• DOLAR 32.331
  • EURO 34.994
  • ALTIN 2297.427
  • ...

Toplumsal meseleleri irdelediğimizde sorun olarak gördüklerimizin kaynağı, sanıldığı gibi dış etkenler değil daha çok iç etkenli sorunlar olduğunu söyleyebiliriz. Bireysel bilgi eksikliği, peşin hüküm, gayretsizlik, kendi sorunlarımızı başkalarına bulaştırma hastalığı başlıca etkenlerdir.

Sorunlar genelde içten dışa taşan yansımalardır. İçten kastımız “kalp” tir. Allah`tan uzak, onun zikrinden uzak kalp, elbet teki etkenlerden veya olumsuz durumlardan etkilenmesi kaçınılmaz olur. Bu vesile ile iç âlem ve iç huzur çok önemlidir. Kötü bir kalp, taşıyıcısı için her zaman bir tehlike arz eder. Bu durum tıpta da böyledir. İç kanama, açık yaradan daha tehlikelidir.

“Allah sizin dış görünüşünüze değil, kalplerinize bakar” diye buyurur Efendimiz. Buradan da anlıyoruz ki iç âlem çok önemli bir husustur. “Kalp ancak Allah`ı anmakla huzur bulur.” Sağlıklı bir kalp ise ancak sağlıklı ilim öğrenmeyle mümkün olur.

Peygamberimiz ( S.A.V)  ilme önem vererek ilmi teşvik etmiştir. Efendimiz, “Ya ilmi öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen veya seven olun sakın beşincisi olma! Yoksa helak olursunuz!” Allah Resulü  (a.s)  pek çok hadis-i şeriflerinde ilmin önemi ve faziletinden bahsetmiştir. İlmin müminin yitik malı olduğunu, onu nerede bulursa almayı tavsiye etmiştir. Dinimiz İslam, ilim öğretmeyi ve öğrenmeyi ibadet kabul etmiştir.

İmam-ı Gazali ise özellikle her Müslüman`ın kendi mesleğini icra ederken o yönde ilim öğrenmesinin kendisine farz olduğunu dile getirir. Niçin? Çünkü Müslüman insan, işlerini yaparken diğer insanlardan farklı olmalı, yaptığı işin hakkını vermelidir. Bunu göstermediği takdirde diğer insanlarla farkının olamayacağı kanaatini dile getirir.

Tarihi gelişim içeresinde meydana gelen hadiselerin içeriğine baktığımızda meseleyi daha iyi anlayabiliriz. Bu konuda rivayet edilir: Habbab bin Eret, çok iyi kılıç bilermiş, kendi işini çok iyi yaptığından müşrikler kılıçlarını bilemek için ona âdeta yalvarırlarmış. İslam`ın halifelerinden olan Hz. Ömer`in adalete önem vererek şöyle dediğini biliriz:

“Fırat kenarında bir kuzuyu kurt kapsa, Allah bunun hesabını benden sorar.” Onun adaletinin dillere destan olduğunu, her insanın onun adaletine özlem duyup, “Nerede, Hz. Ömer`in adaleti?!” diye günümüzde adalet sahiplerine sitem ettiğini herkes bilir. Aynı Halife kendisine tefsir noktasında soru sorulduğunda, “Bu işin muhatabı ben değilim, İbn-i Abbas`tır.” diyerek vakarını göstermiştir.

Konuyu ekonomik anlamda düşündüğümüzde Mekke`den Medine`ye hicret eden Abdurrahman bin Avf`a, Ensar kardeşi o kadar imkân tanımasına rağmen,  “Sahabe bana pazarın yolunu göster!” diyerek ticarette olan öz güvenini ,çalışkanlığını etrafa yansıtarak işin erbaplığı ve çalışkanlığı noktasında örneklik teşkil eder.

 Çalışkan, verimli ve kendisi olan her insana doğallığıyla su gibi, hava gibi, toprak gibi hep özlem duyulmuş. Hem topluma hem de kendisine faydalı olmuştur. Çalışmayan, yapay olan, tembel olan insan ise ne kendisine ne de topluma faydası olmuştur.