• DOLAR 32.593
  • EURO 34.836
  • ALTIN 2490.184
  • ...

Eğitim kurumları, büyük ölçüde insan gereksinimlerini karşılamak üzere ortaya çıkmıştır. Ancak, eğitim kurumları bu işlevi yerine getirirken, toplumdaki bireylerin gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Birey, eğitim kurumlarında doğal ve toplumsal çevresini tanıyarak bunlardan en iyi biçimde yararlanma ve temel gereksinimlerini karşılama yollarını öğrenir. Eğitimin bir başka işlevi de öğrencileri ilgi, beceri ve yetenekleri doğrultusunda eğitmektir. Her toplumda farklı yeteneklerde çocuklar vardır. Bu yüzden eğitim kurumları çocuklara eğitim olanağı sağlamak zorundadır. Böylece bu çocuklar, topluma yön verecek bireyler haline gelerek toplumun gelişmesine önemli katkıda bulunabilirler.

Yaşadığımız âlemde en kutsal görevlerden biri şüphesiz eğitimdir. Eğitim insanları pozitif yönde etkileyip insana nitelik kazandırır. Ülkeler bazında da böyledir. Çeşitli nedenlerden dolayı yıpranan Almanya, Japonya buna örnektir. Bu ülkelerin yöneticileri eğitime önem verdiklerinden kısa sürede ülkelerini güzel yerlere taşıyabilmişlerdir. Bu güzelliklerin yaşanması için eğitimde imkânlar önemli midir? Elbette eğitimde imkân sahibi olmak önemlidir. Fakat eğitim denildiğinde lüks binalar akla gelmemelidir. Eğitim felsefecileri bu konuda şöyle izahlar yapmışlardır.`` Öğretmenleri veya öğrencileri binalardan çekerseniz geriye ruhsuz betonlar kalır.`` Unutmayalım ki mekânlara hayat veren insanların samimiyetleri, öğrenme ve öğretme arzularıdır. Bu konuda her ülkenin ya da her toplumun eğitime bakışı, farklı olduğundan yöntemleri de farklı olacaktır. Her anlayışın temel taşları olduğu gibi, eğitimin temel taşları okullardır. Günümüzde okullar hedeflerini belirlerken istedikleri hedefe ulaşabilmişler midir? Tartışılır.

Yaptığımız araştırma sonuçlarına göre;  olumsuzlukları etkileyen etkenler çok boyutludur. Nedir bu etkenler? Sınıftaki öğrenci sayısı, ekonomik problemler, öğrencilerin geleceklerini görememe, değer problemi başlıca etkenlerdir. Bu etkenler üzerine kurulan bir anlayış uçları meydana getirmiştir. ‘Önemseyenler ve önemsemeyenler` `hâkim olan bu paradigmanın değişime uğrayacağını söyleyebiliriz. Bu değişimin temel felsefesinde şu anlayış hâkim olmalıdır. Eğitimi önemsemeyenlerin önemsemelerine yardımcı olmak, Bu isteği oluşturabilmektir. Bu anlayış eğitime tatlı rekabeti kazandıracaktır. Rekabetin, yarışın olmadığı bir yerde heyecanın ve alın terinin olması imkânsızdır.

Rekabetin olması için özelleştirmelerin daha fazla olması gerekir. Eğitimde özel kurumlara verilen teşvikler, sınıf sayılarının sınırlı olması, seçmeli dersler bu özelliklerle birlikte inanç ve dili geliştirebilme imkânı eğitime kalite katıp, eğitim kurumlarının yükünü hafifletecektir.

Eğitim anlayışının başka bir özelliği ise bireylere eğitimlerini verirken onların gönül dünyalarına girip mutlu olmalarını sağlayabilmektir. Bizde böyle mi oldu? Hayır, insanımızın mutsuz olması için bütün imkânlar seferber edildi. Zeki, çalışkan, memleketlerine faydalı olabilecek insanlar monotonlaştırılmak istendi. Mezun oldukları liselere bakılıp bursları kesildi, puanları kırıldı, onurları kırıldı; kendi memleketlerinde garipleştirilmeleri yetmediği gibi, sürgün edildiler. Gerçeklerden kaçıldı. Gerçeklerden kaçmak kurtulmak değildir. Kendi gerçeklerimizle yüzleşmek erdemliktir. Unutmayalım ki ‘`Farkına varılan her hata kazanılmış bir zaferdir.`` Tıpkı ilk insan babamız Hz. Âdem gibi hayatımızdan ders çıkarmayı bilmeliyiz.

Selam ve dua ile…    

Yazarın Diğer Yazıları