İletişimimizi güçlendirelim
Son zamanda öne çıkan bakış açısı medeniyetler çatışması, kültürler çatışması, inanç çatışması, kuşak çatışması. Bazı filozoflar, çatışmadan gelişmenin doğduğunu söylerken bazı filozoflar ise çatışmanın dozu önemli diyorlar. Çatışmaları düdüklü tencereye benzetiyorlar. Nasıl mı?
Düdüklü tencere hava almadığında patlama riski yüksek olduğu gibi müştereklerde buluşulmadığında aynı sonucun ortaya çıkabileceğini vurguluyorlar. Geçmişte Araplar çok sıkıntılı sorunlarını net kurallarla ortaya koyabiliyorlardı. Bazı ayları haram saymaları gibi. Bu bakış açısı ve davranış biçimi bir nevi onların sorunlarını geçici de olsa çözümlüyordu. Bazı fikirler himaye edildiği gibi yerine göre insanlar da başkaları tarafından himaye ediliyordu.
Bugün ise ebeveynler çocuklardan, çocuklar ebeveynlerden sitem ediyor. Derinlemesine düşündüğümüzde gerçekten bir kuşak çatışmasının yaşandığını söylemek mümkün. Özellikle imamların bu yönde sorunlarının olduğunu söylemesi meseleyi daha net ortaya koymaktadır. Meselenin özüne baktığımızda bir özgürlük problemi üzerinden kampanyalar yürütülmektedir. Babalar kendi deneyim ve tecrübelerinden yola çıkarak çocukları bir şekilde himaye etmeye çalışırken çocukların bunu anlamaması gerçekten bir kuşak problemini ön plana çıkarıyor.
Teşbihte hata olmasın bir tavuk civcivleri için yeri geldiğinde her türlü fedakârlığı göze alır, tehlikeli noktaya gelmemek için de sürekli ağzındakileri çocuklara verir, kendi kanatları altına alır biraz fazla uzaklaştığında her türlü yırtıcı hayvandan korumak için bütün mücadelesini gösterir. Civcivin başına nelerin geleceğini hissettiğinden en ufak bir tehlikede sesini yükseltir, gerektiğinde ölümüne saldırır.
Bizim durumumuz da tavuğun durumuna benziyor maalesef. Bazen horoz olduğumuzu düşünür bir tavuk kadar olamayız. Eve gitmez, kahvelerde gezer, çocuğumuza sarılıp sevgimizi vermeyiz hep arkadaş hep arkadaş…
Çocuklarımızla çoğu zaman aynı sofrada oturmayız. Çocuklarımızı ancak uyurken görebiliyoruz. Kaşığı alıp çocuklarımıza bir çorba vermek bize ne kadar zor geliyor. Onun elbisesini giydirmek, ayakkabısının iplerine bağlamak ne kadar zor. Oysaki bu davranış biçimi hem bizleri hem çocuğu mutlu eden davranışlardır. Çocuk evde bu ilgiyi görmeyince gözü dışarda olabiliyor başkasının ilgisi, sevgisi ona çok cazip gelebiliyor. Kritik dönemlerde bu davranışların yapılması gerekir. Bu dönemlerde alınmayan önlemler çocuğu daha çok etkiler. Biz de daha sonra hep çocuğun peşine düşer, onu arar, onun sorunlarıyla uğraşırız.
Çok farklı sorunlar yaşamak istemiyorsak çocuğumuzu her daim kontrol etmek zorundayız. Ona zaman ayırmak zorundayız. Değerlerimizi, inançlarımızı öğretmek zorundayız. En önemlisi iyi bir insan olma yolunda gereken küçük adımlar da olsa atmak zorundayız. Bugün insanlar çocuklarıyla çeşitli sorunlar yaşıyorlarsa, ebeveynlerin gereken özeni ve tedbiri göstermemelerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Hep maddi sermaye bırakma niyetinden vazgeçmeliyiz.
Maneviyatın ne kadar önemli olduğunu, bütün sıkıntı ve tehlikelere karşı nasıl bir kalkan olduğunu yaşantımızla gösterebilirsek, bunu iyi anlatıp işleyebilirsek meselelerin çözümü o denli kolay olacaktır. Kuşaklar arası duvarları yıkıp, köprüler kurmak dileğiyle.
Selam ve dua ile…