• DOLAR 32.338
  • EURO 35.215
  • ALTIN 2246.712
  • ...

Bugünkü eğitim sistemi, bilim, üniversite ve okul hayatının tümüyle epistemoloji üzerine inşa edilmiş bir hayat olduğuna işaret eden Selçuk, "Yani bilginin yönetimi üzerinden bir dünya düzeni var. Fakat bilgi eğer etik bir zemine, ahlak telakkisine sahip değilse bilginin bir ontolojik varlık zemini yoksa o zaman bir şekilde bilgi zarar verici olmaya başlıyor. Bilgi işe yarasın diye üretilirken sermayenin ihtiyacı olan araçları üretiyor ve biz amaçlarda fakir, araçlarda zengin hale geliyoruz. Bu çerçevede bütüncül bir bakış açısına ihtiyacımız var. Mevcut konteksti yorumlarken içinde olduğumuz denizin farkında olmayabiliyoruz."

“Eğitim sürekli ilerlemiyor. Bizim kavramımız progresif ya da ilerleme kavramı olmamalı. Biz yücelme kavramından söz etmeliyiz. İnsan yücelir, eğitim yücelir, irade yücelir; ilerlemez. İlerlediyseniz o zaman geriliyorsunuz demektir aynı zamanda. Bunun kanıtı da var. Eğitim seviyesi yükseldikçe dünyada açlık ve obezite aynı anda artıyor. Böyle bir artış varsa sizin eğitimli dediğiniz insanlar eğitimli değil o zaman."

"Eğitimde mutabakat yoksa asla milletleşme söz konusu olmaz. Eğitimin mutabakata ihtiyacı var. İnsanları çocuklarında buluşturamıyorsanız neyde buluşturacaksınız? Bu çerçevede baktığımızda, bizim bir sosyal sözleşmeye ve mutabakata ihtiyacımız var. Herkes sadece kendi dünya görüşüne uygun bir insan yetiştirme tarzını ve tavrını desteklerse biz sadece çatışmayı desteklemiş oluruz.

Biz kültürümüzü ya bilim ya da vahiy zannediyoruz. Buradan yola çıktığımızda bilmek yetmez, bu çocukların yapmaları lazım. Yapması için elini tutması lazım. Tasarım beceri atölyelerinin temelindeki şey, bilmenin bir ötesine geçmek, yapmak. Çünkü olmak için yapmak aşaması gerekiyor. Eğitimin meselesi insanların olmaklığıyla ilgili bir mesele. Eğer olmaklık yoksa o zaman insanlaşma yoktur, beşerleşme vardır sadece.”

Çocukların biraz derinleşmesini istediklerini belirten Selçuk, "Ortaöğretimle ilgili yeni bir şey yapacağız. Eğitimde model olarak kabul edilen ülkelerdeki liselerde, 5-6 ders var. Biz de 16-17 ders var. Bu çok adil bir durum değil. Bizim çocuklarımız yüzeysel kalıyorlar, yönelmek istediği alanda derinleşemiyor. Lise sona geliyor, 'Neyi seçsem' diye düşünebiliyor. Bunu yeniden yapılandırmamız lazım.

"İyi bir Milli Eğitim Bakanı kendi döneminden ziyade gelecek için bir şey yapar ki sonrasında nesiller meselesi için altyapı oluşsun."

Milli Eğitim Bakanımızın izahlarına baktığımızda bizlerin eğitim noktasında sürekli gündeme getirmiş olduğumuz sorunları sentezlemesi dikkate almasını önemli bir gelişme olarak yorumluyorum.

Özellikle iyi bir neslin yetişmesi, toplumsal mutabakat, pratik yapma sadece tek taraflı bilgiye sahip olmanın olumsuzluğu, bilgiyle birlikte ahlaki yöne vurgu yapması biz eğitimcileri sevindirmiştir.

Özellikle şunu söyleyebiliriz hiçbir toplumda resmiyet ve sosyoloji tam uyuşmaz. Çoğu zaman sosyolojinin dile getirdikleri daha mantıksal ve gerçekçidir. Bu kadar basın ve STK bir araya gelip gençliğin felakete sürüklendiğini söylüyorsa ciddiye alınması gerekir. Özellikle kadınlar gününde açılan pankartlara bakarsak toplumun nereye sürüklendiğini daha net görebiliriz.

Okullardaki değerler eğitimi dersinin amacına uygun yapılmadığını yapılamadığını sadece görüntü alınıp “Sayın Cumhurbaşkanım bakınız biz bu pratikleri yapıyoruz” görüntüsünü vermek ne kadar doğru bir davranış? Öğrencilerin değerler eğitimini içselleştirmesi gerekir.

Rıza-i ilahi gözetilmeli. Sayın Cumhurbaşkanı görsün diye yaparsak bu da epistemolojinin etiğine uygun olmaz. Bir taraftan değerler dersi diğer taraftan da aynı kız öğrencilere değerlere uymayan elbiseleri giydirip basketbol oynatmak ne kadar tutarlı? Bir de mütedeyyin dediğimiz yöneticilerin okulumuz kız basketbol takımı dereceye girmiştir demesi; ne kadar içler acısı, dahası diğer mütedeyyinlerin tebrikler müdürüm, tebrikler müdürüm demesi dindar bir neslin yetişmesini çok iyi izah etmiştir.

Toplumsal mutabakat yüz yüze eğitim isterken o kadar para harcayıp dijital ortam oluşturmanın da çok sağlıklı olacağını düşünmüyorum. Temennimiz şudur ki: Sayın Bakanımızın dile getirdiklerini sağlıklı fakat eksik buluyoruz. Genel bir mutabakatın sağlanması için daha geniş epistemolojik etik, daha sağlıklı kontrol olması gerekir.

Selam ve dua ile…

Hasan YILMAZ