• DOLAR 32.387
  • EURO 35.096
  • ALTIN 2326.253
  • ...

Tarafgirlik öyle bir hal almış ki, ortada birbirini dinlemeden konuşan, dinlediğinde ise anlamak istediğini anlayan garip bir kitle var.

Kavramlar birbirine karışmış ve neredeyse herkes kavramlara kendisine uygun, fikriyatına uygun anlamlar veriyor.

Mesela kimse kendisi için “Ben ırkçıyım” demiyor, oysa durduğu yer, çevreyi değerlendirme kriterleri tümüyle ırkçı özellikler taşıyabiliyor. “Ben milliyetçiyim” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

Irkçılık kötü, milliyetçilik iyi gibi düşünülüyor.

Baştan başlayalım.

Önce kavramların tanımlarını ortaya koyup ona göre değerlendirmemizi yapalım.

“Milliyetçilik; dil, tarih ve kültür birliğine dayalı ulusun ve devletin mutlak ve temel bir değer olduğunu kabul eden anlayıştır.”

Milliyetçilik, “dışarıya” ve “içeriye” karşı farklı tepkisel tutumlar içinde olabilir.

Dışarıya karşı olan milliyetçiliklerde “muktedirler” kimi tarihi olaylardan yola çıkarak ülkede cereyan eden kimi nahoş işlerin gündeme gelmemesi için bu dili kullanmaya gayret edebilirler.

Milliyetçilik, içerde farklı etnik grupların yaşadığı yerlerde ise “ayrıştırma” ve “bloklaşma”yı beraberinde getirebilir. “Tek dil” dayatması üzerinden başka dilleri yok sayma, başka dilleri zayıf ve önemsiz gösterme çabasına girme milliyetçiliğin ortaya çıkardığı sonuçlardan bazılarıdır. “Ezen ulus milliyetçiliği” ya da “ezilen ulus milliyetçiliği” gibi değerlendirmeler bu ortamda kendini gösterir.

Şunu ortaya koymak gerektiğini düşünüyorum:

“Ben Türküm”, “Ben Kürdüm”, “Ben Arabım” demek, “Türkçe konuşmak istiyorum”, “Kürtçe konuşmak istiyorum”, “Arapça konuşmak istiyorum” demek milliyetçilik değil fıtratın gereğini yerine getirmektir.

Farklılıkları mevcutlarla sınırlamak da doğru değildir.

Yeni bir dilin, yeni bir ulusun ortaya çıkması ya da farklılığın farkına varılması pekâlâ mümkündür ve buna karşı dayatmacı bir anlayışla tepki göstermenin hukuki ve ahlaki bir tarafı yoktur.

Peki ya ırkçılık…

 “Irklar arasındaki fiziksel farklılıkların insanların yeteneklerinde farklılıklar yarattığını ve bazı ırkların ötekilerden üstün olduğunu savunan görüş ya da ön yargıdır.”

Buna göre;

Milliyetçilik, dil, tarih ve kültür birliğini esas alan bir ideal, bir ideolojidir.

Irkçılık ise “ırk üstünlüğünü” esas alan ve bu önyargıdan dolayı tarih ve kültürü değiştirmeyi bile göze alan fanatik bir ideolojidir.

Milliyetçilik farklı tonlara sahiptir ve en hafifi “dil ve kültürüne sahip çıkma” şeklinde tarif edilir. Daha koyu tonları ırkçılığa kadar götürür.

Irkçılığın yumuşak bir tonu yoktur.

Ya yok etme düşüncesine, ya kimliksizleştirip kişiliksizleştirerek boyun eğdirme ve sindirme siyasetine sahiptir.

Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt`un 1930`da mecliste yaptığı konuşmada kullandığı şu ifadeler “Irkçılık” fikriyatına iyi bir örnektir:

“Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır. Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı.”

Milliyetçilik “ulusun birleştirilmesi” hedefinden dolayı soyutlayıcı ve ayrıştırıcı, “Yüce ulus” fikriyatından dolayı emperyal özellikler gösterir.

Irkçılık ise imhaya, katliama gidecek kadar megalomaniye ve “tehlike paranoyası”na sahiptir.

Milliyetçilik tarih ve kültürden beslendiğini söyler; ama ırkçılık gerekirse bilimi çarpıtarak biyolojik üstünlük iddia eder.

Milliyetçilik tarih ve kültürü kutsadığı için “Din” olgusuna da göreceli bir değer verir; ama ırkçılık büyük oranda pagan ve nihilisttir.

Türkiye`nin meşhur ırkçılarından Nihal Atsız`ın oğlu Yağmur Atsız, babası için şunları söylüyor: “Atsız Müslüman olarak tanımlanamazdı; ama Şamanist mamanist de değildi. Onun bu mevzûdaki konumunu bence en iyi ‘la-dinî` olarak tavsîf etmek yerinde olur. Evet, ‘Semavi Dinler`le pek başı hoş değildi; ama ‘tanrıtanımaz/ateist` de değildi. Kâinatı yaratan bir güce inansa da bu gücün kâinatı yarattıktan sonra ‘olaylar`a müdahale ettiğine inanmazdı. (…) Bir de şu var: Atsız Şamanizm ve Paganizmi, yani genel olarak çok tanrılı dinleri daha ‘lirik/şiirsi` bulurdu.”

Irkçılarda “tanrı devlet” ve “tanrı lider” düşüncesi vardır. Devlet kutsaldır ve her değerin üstündedir.

Sanırım bu kadar fark konunun anlaşılması için yeterlidir.

Milliyetçilik, Irkçılık ve Din konusuna “Din”in bakışı ile devam edeceğiz inşallah.

 

Yazarın Diğer Yazıları