• DOLAR 34.688
  • EURO 36.667
  • ALTIN 2959.097
  • ...

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yakınlığıyla bilinen ve ülkenin önde gelen siyaset bilimcilerinden Aleksandr Dugin'in hedef alınması; ama kızı Darya Dugina’nın ölümü savaşı aşan bir gerginliğe sebep olacak gibi görünüyor.

Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB), suikastın arkasında Ukrayna istihbaratının bulunduğunu ve Ukrayna vatandaşı Natalya Vovk tarafından gerçekleştirildiğini açıkladı. Hatta suikastçının görüntülerini paylaştılar.

Soğuk savaş dönemi sonrası istihbarat örgütlerinin suikaste varan eylemleri neredeyse yok denecek kadar azdı. Bu konuda Amerikan desteğine sahip Siyonist rejim dünyanın tepkilerine aldırmadan suikastler yapıyor. Rusya’nın özellikle Çeçenlere yönelik farklı ülkelerde bazen taşeronlar eliyle suikastler yaptığı/yaptırdığı da biliniyor. Türkiye’de de özellikle hükümete yakın medyada son dönemlerde sınır ötesinde PKK’ye yönelik suikastlerde çok sayıda örgüt yöneticisinin öldürüldüğü gizlemeye gerek duyulmadan ve üstlenilerek haberleştiriliyor.

Avrupa tedirgin, Ukrayna gergin, çünkü Darya Dugina sonrası Ukrayna ve destekçilerine yönelik bir suikast dalgasının başlayabileceği tahmin ediliyor. Putin’in de Sovyetler döneminde istihbaratta üst düzey görevlerde bulunduğu göz önüne alınırsa bu dosyanın kolay kolay kapanmayacağı tahmin edilebilir.

Suikastler ne zaman başlar ve kimler hedef alınır konusu ayrıca değerlendirilebilir; ama biz yazımızda suikastte asıl hedef olduğu söylenen Aleksandr Dugin’in fikirlerinden söz etmek istiyoruz.

Avrasyacı düşüncenin fikir babası olarak kabul edilen Dugin, Batı blokuna yakın medya ve akademi çevrelerinin aşağılama ve iddialarının aksine ortaya attığı görüşleri entelektüel bir derinlikle savunan bir düşünürdür. Fikirlerine katılmasak da “Avrasyacılık tasavvurunu” ilk kaynağından okumak gerektiğine inanıyoruz.

Dugin’in görüşlerini “Rus Jeopolitiği Avrasyacı yaklaşım” isimli kitabından alıntılar yaparak aktarmaya çalışacağız.

Dugin’e göre dünyada “Atlantikçi ve Avrasyacı” iki blokun çekişme ve çatışması söz konusudur. Bu aynı zamanda “deniz ve karanın” mücadelesidir.

Dugin’e göre, Atlantikçiliğin ya da denizin zaferi dünyanın kalanı için siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan mağlubiyet anlamına gelmektedir:

“Yeni Avrasyacılık, günümüzdeki durumu küresel boyutta idrak etmeyi önermektedir: Biz, tek kutuplu bir dünyanın, yani doğrudan Amerikan kontrolünde ve Anglo-Sakson siyasi, iktisadi ve dini değerlerin hâkimiyetindeki küresel Atlantikçi imparatorluğun kuruluşu esiğinde bulunmaktayız. Jeopolitik açıdan söz konusu olan, denizin küresel zaferi ve karanın mağlubiyetidir. Demek ki, yeni dünya düzeninin kurbanları sadece karasal devletlerin siyasi-stratejik menfaatleri değil, tekdünyacı (mondialist) ikameci-kültürün Procrustes yatağına sığmayan tüm geleneksel değerler ve normlar sistemi olacaktır.” (Procrusres: Boylarını yatağına uydurmak için misafirlerinin kol ve bacaklarını çekip uzatan veya kırıp kısaltan efsanevi bir dev)

Amerikan merkezli batı düşüncesinin karşısında Avrasyacılığın bir ölüm kalım savaşında olduğunu iddia ediyor:

“Avrasya çok büyüktür ve enginlikleri herkese yeter. Ancak 21. yüzyılın "Amerikan yüzyılı" olacağına ilişkin meşum kanaat gerçekleşirse, o zaman biz ortak vatanımızı kaybedebiliriz. Eğer bu yüzyıla "Amerikancı" olma hükmü verilmişse, o zaman Avrasya'yı ölüm bekliyor. Çünkü jeopolitiğin başlıca yasasına göre, bir deniz medeniyeti olarak Atlantikçilik, bir kara medeniyeti olarak Avrasyacılığın doğrudan karşıtıdır.”

2003’te kitabın Türkçe çevirisine yazdığı önsözde Türkiye’nin konumunu ve çektiği sıkıntıların sebebini ilginç bir şekilde izah etmektedir:

“Bir ulus devlet ve NATO üyesi olarak Türkiye, Avrasya projesi için yeterince hasım bir oluşumdur. Böylesi bir Türkiye ile Rusya'nın ortak hedeflerinden çok daha fazla jeopolitik çelişkileri bulunmaktadır. Realist olmak ve durumu aklıselimle değerlendirmek gerekir: Ankara'nın Çeçen ayrılıkçılarına belirli düzeyde yardımı, eski Türk-Ermeni sürtüşmeleri, Bakü'de Moskova karşıtı atmosferin desteklenmesi, Bakü-Ceyhan petrol boru hattı inşasıyla ilintili tüm konular, Atlantikçi ve Avrasya karşıtı stratejinin parametrelerine açıkça uygun düşmektedir. Bu durumda Rusya, İran’la ilişkilerin pekiştirilmesinden, Ermenileri öncelikli olarak desteklemeye, Kıbrıs konusunda Rumlar lehine lobicilikten, Kürt isyancılar ve İslamcı gelenekselciler ile samimi ilişkilere varmaya kadar geleneksel bir karsı hareketler sistemine otomatik olarak itilmektedir.”

Sonraki yazıda devam edeceğiz inşallah.

Yazarın Diğer Yazıları