• DOLAR 32.368
  • EURO 34.972
  • ALTIN 2325.19
  • ...

Bu günlerde artık geniş ölçekte konuşulmuyor olsa da Türkiye’nin en yakıcı sorunu halen “Kürt sorunu”dur.

Askeri tedbirlerle, güvenlik konseptlerinde revizyona giderek, ceza yasalarında yapılacak sert değişikliklerle bir süre konuşulmasını önleyebilirsiniz; ama bu sorunu adalet temelinde çözmediğiniz sürece sürekli önünüze çıkacak ve sizi rahatsız edecektir.

İttifakların ülkeyi getirdiği durumda kamuoyunda oluşan kanaat, zaten hükümet cenahının artık çözüme yanaşmayacağı şeklinde.. Öyle ya siz bir ırkı sosyal ve kültürel olarak “hakim unsur” kabul edip siyasetinizin temeline almışsanız artık adalet eksenli bir eyleme, bir çözüme oldukça uzaksınız demektir.

Muhalefetin durumu da çok ilginç!

İlkelerde değil de “düşmanlıkta” bir araya gelmiş siyasi gruplar nasıl ilkeli, dürüst ve adil bir siyaset geliştirebilir ki?

HÜDA PAR’ın “adil bir çözüm” çağrısına kulak tıkayanlar sorunun çözülmesini de istemeyenlerdir.

Merhum Mehmet Yavuz, konunun çekişme, taviz ve hak koparma noktasında değerlendirilemeyeceğini çok güzel ifade etmişti:

“Bizim için bu mesele hak, hukuk ve adaletle alakalıdır. Yapılması gereken şey bellidir. Herhangi bir çözüm sürecinin başlamasına, devletin birilerini muhatap almasına gerek yok. Devlet kendisine bakan taraflar itibariyle birtakım kanuni düzenlemeler yapmak zorundadır.”

Ama maalesef bu ülkede hiçbir zaman mesele “adalet eksenli” olarak değerlendirilmedi. Adım atmaya çalışanlar ‘ellerini taşın altına koyduklarından’ söz ettiler, siyasi olarak kayba uğrayabileceklerini ima ettiler.

Hükümetin milliyetçi politikaları konuyu “buzdolabına atmaktan” çok “kıyma makinesine” atıp yok sayma kararı aldığını gösteriyor.

MHP’nin inkarcı duruşu, HDP’nin ideolojik çıkar hesapları, Kemalizm’in klasik asimilasyoncu politikaları çözümü gittikçe zorlaştırıyor.

Ama siyasi arena çok uçuk da olsa vaatlerin uçuştuğu bir alan…

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP meclis grubunda konuşmuş:

“Yeni anayasa yapacağız, Kürt sorununu çözeceğiz.”

Kendince HDP’ye sıcak mesajlar veriyor.

Ama şöyle bir sorun var.

“Yeni Anayasa” tartışmaları yapılırken “ilk dört madde” konusunda MHP kadar sert bir tutum takınıyordu CHP. Hatta 2015’te Kılıçdaroğlu şöyle demişti: “Anayasanın ilk 4 maddesi bizim açımızdan tartışma konusu olmaz. Çünkü 'Kurucu iradenin iradesinin yansıdığı maddeler' diye kabul ediyoruz biz onları. Laiklik ilkesi elbette yani Türkiye Cumhuriyeti evet demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Bu zaten benim gördüğüm kadarıyla bütün siyasi partilerinde bir anlamda ortak hedefi, ortak amacı gibi görülüyor. Burada da bir sorunumuz yok.”

İsterseniz ikinci maddeye şöyle bir bakalım:

“2. Madde

Cumhuriyetin Nitelikleri

Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Bunlarla “Kürt sorununu” nasıl çözeceksiniz acaba?

Bir de Anayasanın 66. Maddesine bakalım:

“Türk Vatandaşlığı.

Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”

Hadi MHP’yi bir tarafa bıraktık, Kılıçdaroğlu, İyi Parti’yi nasıl ikna edecek?

Tabii bir de işin şöyle bir tarafı var.

Kılıçdaroğlu, HDP’nin anladığı anlamda “Kürt sorununu çözme” iradesini gösterebilir.

Öcalan üzerindeki tecrit kalkar ve önce ev hapsine alınır sonra da serbest bırakılırsa HDP’ye göre çözüm olur. Öyle ya Ak Parti ile görüştüklerinde en büyük problem “Öcalan’a tecrit” değil miydi?

HDP’ye göre “Kürt sorununun çözümü” Öcalan’ın “durumunun iyileştirilmesi” ile aynı anlama geliyor. Hatta kimi HDP yöneticileri ciddi ciddi Öcalan’ın durumu düzelirse Türkiye ve dünyada birçok sorunun çözüleceğine inanıyor.

Sanırım Kılıçdaroğlu, meseleleri anlamaya başlamış…

Kemalistlerin küstürüldüğü bir ortamda, yeni parti iddiaları konuşulurken Kılıçdaroğlu’nun ne kadar adım atabileceği belli; ama zaten “mavi boncuk siyaseti” herkese evet deyip sonrasında kimsenin dediğini yapmamak değil midir?

Yazarın Diğer Yazıları