• DOLAR 32.746
  • EURO 35.026
  • ALTIN 2506.529
  • ...

Ortadoğu'da, özellikle Yemen, Filistin  ve Suriye'de istikrar ve barışın temini yönünde adımlar atılınca, medya üzerinden algı tüccarları devreye girip zoraki bir günah keçisi bulmaya çalışmaktalar. ABD emperyalizmi ve gayrimeşru çocuğu İsrail'in yaptıklarını görmezden gelerek İran, Hizbullah ve HAMAS'ı hedef tahtasına oturtmaları manidardır.

Konjonktüre göre hareket eden bir kısım sosyal medya, haber yaparken, asılsız kaynaklara dayanarak bu coğrafyadaki olayların gelişimiyle ilgili hakikatten uzak tahminlerde bulunmaktalar.

Müslümanlar olarak Kur'an penceresinden hadiselere bakıp bakış açımızı değiştirmedikçe bu statükocular ve nabza göre şerbet veren algı yöneticilerinden çekeceğimiz vardır. Elhasıl bu mantaliteyi terk etmedikçe hal-i pürmelalimiz de devam edecektir.

Son zamanlarda Lübnan Başbakanı Saad El Hariri, Suud'un başkenti Riyad'a gerçekleştirdiği ziyaretten sonra ülkesine dönmeme kararı aldı. Hariri'nin bu ani  kararı almış olması sonrası, Suud makamlarınca alıkonulmuş olduğu yönünde basına haberler düştü. Suud makamları Lübnan başbakanına diplomatik nezakete uymayan beyanatlar verdirmek suretiyle İran ve Hizbullah konusunda İsrail'in yanında yer aldığını teyit ettiler.

Suudi, Hariri üzerinden İran ve Hizbullah'ı Orta Doğuda zora sokacak bir şer koalisyonunun kurulması yönünde adeta bir işaret fişeğini ateşledi. Bu senaryo, özellikle Lübnan'da Hizbullah'ın meclisten atılmasını kolaylaştıracak bir tuzak  olarak da algılanabilir. Suudi rejiminin, İran ve Hizbullah konusundaki tutumuyla BOP'un bir parçası olduğu ve siyonist İsrail'e alan açtığı bir hakikattir.

Hariri, Lübnan'da öldürülme korkusu yaşadığını, bunun için Lübnan'a dönemediğini ifade etti. Anlaşılan oyun kurucular zavallı Hariri'nin kulağını bükmüş olmalılar ki özgür iradesiyle karar veremiyor.

Hariri'nin beyanatlarını ganimet bilen İsrail Başbakanı Netenyahu, bu krizi havada kapmış olmalı ki "Hariri'nin sözleri, uluslararası topluma, İran'ın saldırganlığına karşı harekete geçme çağrısıdır" dedi.

Suudi Müftüsü, yerel bir televizyon kanalında katıldığı programa telefonla bağlanan izleyicinin geçen temmuz ayında Mescid-i Aksa'da yaşanan olaylarla ilgili sorusuna verdiği cevapta Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS'ı terör örgütü ilan ederek, İsrail ile savaşmanın caiz olmadığını söylemesi her şeyi daha iyi açıklamakta. Müftünün: "İsrail'e karşı savaşmanın caiz olmadığını, HAMAS'ın terör örgütü olduğunu ve Hizbullah'a karşı İsrail ordusuyla iş birliği yapılabileceğini" söylemesi manidardır. Sözlerinin akabinde İsrail'den müftüye tebrik mesajlarının gelmesini bütün İslam Dünyası ibretle seyretti.

İsrail İletişim Bakanı: "Suudi Arabistan Müftüsünü Yahudilere karşı savaşmayı ve onları öldürmeyi yasaklayan fetvasından dolayı tebrik ediyoruz. Şeyh, HAMAS'ın terör örgütü olduğunu ve Filistinlilere zarar verdiğini, Aksa'da yapılan gösterilerin demagojik olduğunu ve İsrail ordusu ile Hizbullah'ı yok etmek için iş birliği yapılabileceğini söyledi. Ben Müftü'yü İsrail'i ziyaret etmeye davet ediyorum; yüksek düzeyli bir saygı ile karşılanacaktır."

Ne İran`ın Şiiliği, ne de Suudi`nin Sünniliği İsrail`in umurunda değildir. Anlaşılan odur ki bu belam zihniyetin niyeti üzüm yemek değil, niyet İran'ı, Hizbullah'ı ve HAMAS'ı İsrail'e dövdürmektir.

Suudi Arabistan bir ara Suriye için vekâlet savaşlarından bahsetmiş idi. El hak doğru söylemişti. Çünkü Yemen'de kendileri de ABD Emperyalizmi ve Batılı devletler adına zaten vekalet savaşlarını halen sürdürmektedirler. Bunun böyle olduğunu Mısır'daki sağır sultan bile duymuştur.

Dünya Yemen'de işlenen cinayetler karşısında adeta üç maymunları oynamakta. Yapılan katliamları görmedim, duymadım ve işitmedim demeye getirmekteler. Yemen'in şehirlerini bombalayan Suud yönetimi, Yemen halkını açlık ve kolera salgınıyla imtihan etmekte. Mazlumların içler acısı hali medeni(!) dünyanın umurunda bile değil.

Yemen'in masum çocuklarının feryadına kulağını tıkamış batı, kıyılarına vurmuş mülteci cesetlerini umursamadan balinaları kurtarmakla meşguller. Sayın Erdoğan'ın deyimiyle "Adaletin bu mu ey dünya!" diye feryat edesi gelmekte.

Ah Yemen, ah Hama, ah Halep, ah mazlum Gazze ve ah yüreğim!..