• DOLAR 32.585
  • EURO 34.861
  • ALTIN 2495.217
  • ...

Türkiye basınında Rusya Ukrayna Savaşı ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz meselesinden sonra gündemin ilk üç sırasında sokaklarda sahipli/sahipsiz köpeklerin saldırısına uğramış insanların yaşadığı mağduriyet gelmektedir. Ne zaman ki tehlike saçan bu sokak köpeklerinin toplanıp barınaklara alınması meselesi dile getirilse-sözüm ona-hayvan hakları dernekleri üyesi mutlu bir beyaz azınlık hemencecik meydanlarda arzı endam edip 'hayvanlar masumdur, barınaklara kapatılamaz, alınan bu kararlar hayvan haklarına aykırıdır; İstemezük! Deyup kızılca kıyamet koparmaları da mağduriyet yaşayan insanların acılarının üzerine tuz ve biber olmaktadır. Daha çok bağırarak haklı olduklarını ispatlamak isteyen bu güruh, fasık medyanın marifetiyle hakikatleri manipüle edip algı yöneticiliğini yaptıkları yadsınamaz bir hakikattir. 

Hem Müslüman mahallesinde salyangoz pazarlamaya çalışan bu Beyaz Türklerin imdadına, esmerleştirilmiş laiklerin koştuğunu görürsün. Her meselede kendilerini 'la yüsel' gören bu mutlu, şımarık azınlık, hayvan hakları ve sevgisi konusunda bir teste tabi tutulduklarında da bunun hiç de söyledikleri gibi olmadığı daha iyi anlaşılmaktadır. Evet, yüksek perdeden seslerinin tınısı çıkan bu güruhun, asıl dertleri insan ya da hayvan hakları falan da değildir, menfaat ve çıkarlarıdır. Hayvan hakları konusunda ahkâm kesilip insan hakları konusunda sınıfta kalan bu zevat, Siyonistlerin Filistin'de Müslümanlara karşı sergilediği vahşet ya da Suudi rejiminin yıllardır Yemenli Müslümanların şehirlerini bombalayarak hayalete çevirmesi ve milyonlarca insanını açlık, susuzluk ve ilaçsızlığa mahkûm etmesi karşısında üç maymunları oynadıkları da işin cabası...  

Çıkarları için renkten renge giren bu zevatın, menfaatleri söz konusu olduğunda virgül kadar eğildikleri de bir hakikattir. Kerameti kendinden menkul bu şarlatanlar, sosyal medya üzerinde öyle bir algı oluşturuyorlar ki hani bilmeyen, köpek insanı değil de insan köpeği ısırmış, parçalamış gibi bir sonuca varmaktadır. Bunlar siyaset cenahında mevzi ve mevki kazanma adına Devletlu Sultanlarının vicdan ve cüzdanlarına sığınan(!) bu hilkat ucubesi tipler, fırsatını yakalayınca  'gelsin kebaplar, pirzolalar' partilerini düzenlemekten de geri kalmazlar ha... Sokak köpeklerinin oluşturduğu mağduriyet hususu bir de Çevre Şehircilik Bakanı Murat Kurum'a da sorulmuştu. Sayın Bakan'ın verdiği cevap evlere şenlik dedirtecek cinsten. Neymiş, efendim, bu köpeklerin sokakta yaşamasının kimseye zararı yokmuş vs.  

Yıllar önce okul yolunda bir meslektaşıma, uyuz, aşısız, başıboş dolaşan köpeklerin semt sakinlerine verdiği rahatsızlıktan sitem edince verdiği cevaba şaşırıp kalmıştım. Ne dese iyidir, hoca, biz yokken bu itler burada vardı, buralar bize değil, onlara aittir, demesin mi? Mevzumuzla alakalı Molla Camî'ye ait olan meşhur bir fıkrayı zikretmeden geçemeyeceğim. Molla Camî'nin yolu bir köye düşmüş. Akşam vakti köye girerken, köpeklerin saldırısına uğramış. Yerden birkaç taş alıp köpekleri kovmaya niyetlenmiş, ama taşları sökememiş. Bunun üzerine, "Bu nasıl köy böyle, taşları bağlamışlar, itleri salmışlar" diyerek, asırlar ötesinden gelen hakikatli bir sözle günümüz insanına büyük bir ders vermiştir. Doğrusu AB(D) Emperyalizmi Ortadoğu'da taşları bağlamışlar, Siyonist itleri salmışlar. Gel de ayıkla pirincin taşını...

"İtle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak yeğdir." Atasözünü çoğumuz biliyoruzdur. Hani bir iş yapmak istediğinizde size engel olacak, sorun çıkarabilecek kişiler olursa, işinizi dolaylı yollardan halletmeye çalışırsınız ya... Eğer iş yaparken görgüsüz, ahlaksız, edepsiz, aşağılık biriyle karşılaşırsanız kavgadan kaçınmak gerekebilir. Ancak bu kaçış e geri adım atma durumu Siyonist itler için geçerli değildir. Direnmeden geri çekilmeniz düşmanlarınızı cesaretlendirir. Şu durumda Filistin ve Kudüs davasında ümmet olarak çalıyı dolama lüksümüz olmadığı için onlarla doğrudan yüzleşme ve hesaplaşma mecburiyetimiz vardır. Kaldı ki Ortadoğu İslam coğrafyasında çalıyı dolaşsak dahi Müslümanlara dalaşan, onları parçalayan diktatör itler vardır. Sahipleri adına sürek avına çıkan Siyonist itlerin ve favori diktatörlerin nezdimizde bir Kıymet-i Harbiyeleri olmadığı için onları taşlamaya ve lanetlemeye devam edeceğiz.  

Ey ümmeti Muhammed! Kudüs'ün yiğit evlatlarının huşuyla rablerine yöneldikleri bir seher vaktinde, hem oruçlarıyla Allah(cc.)'ın sarayının(!) kapısını çaldıkları bir ayda Mescid-i Aksa ve o güzelim İslam beldelerimize baskınlar düzenleyen katiller sürüsüyle nasıl normalleşebiliriz ki? Kaldı ki mutlak kötülük ve şer olan Siyonist rejimle hangi gerekçelerle siyasi normalleşme sürecini başlatıyoruz? Acaba İsrail norma ve kaideye uygun bir devlet formuna ne zaman girdi? Girdi de bizim mi haberimiz olmadı? Hülasa, ümmetin bağrında normatif kaide ve kurallardan uzak eylemlerde bulunan gasıp, habis bir çete olan İsrail, Filistin topraklarında kesinlikle norm fazlası durumundadır.  

Rabbim, Siyonistlere karşı taşlarla direnen yiğitlerin pazularına kuvvet versin inşallah!