• DOLAR 32.598
  • EURO 34.793
  • ALTIN 2497.777
  • ...

Kur'an'ın her bir ayeti, insana istikamet üzere bulunmayı, hayatının, tarihinin ve ölümünün anlamını gösteren birer işaret, dünya ve ebedi hayatını tanzim eden birer kılavuz ve dahası hidayet rehberi işlevini görürler. En güzel şekilde yaratılan insan, tercihinde, kararlarında hür bırakılan, akıl ve bilinç sahibi bir varlıktır. İmtihan sırrı gereği hem hayır deme hem bir gaye arama imkânı ve serbestisine sahiptir. Bu gayeyi aramaktan hiçbir beşerî güç ve ideoloji alıkoyamaz. Kur'anî bir bakış açısıyla seyredilen insanın, salt yiyip içen fiziki bir varlık olmadığı, onun aynı zamanda manevi bir boyutunun da olduğu görülecektir. Düşünmekle kalmayıp düşünsel eylemlerini anlamlandırmaya çalışan ve bu hayat ötesi bir hayatı arayan, hem bunun için say eden ebede müştak bir varlıktır o...

İnsan, akıl nimeti sayesinde yaşadığı dünyayı anlamak ve anlamlandırmak ister. Bunu yapmak, yani varlığı anlamak için çaba sarf etmek istemesi insanın doğasın­da vardır. Ayrıca kendi varlığını vahyin kılavuzluğunda anlamlandırma, vahyin ilkeleriyle hayatına yön vere­bilme, nereden gelip nereye gittiğini anlama imkânını kavramasıdır. Hakeza, insanoğlu, akıl nimeti sayesinde varlıktaki anlamı, hikmeti kavrayan, hayatın gayesini öğrenen, neyin gerçek, neyin sahte olduğunu idrak eden birer zübde-i alem(alemin özü)'dir o... 

İslam düşüncesini çok iyi bilip İslam'dan esinlenmiş olan Alman filozof Gottfried Leibniz, 'İmanla Aklın Uygunluğu Üzerine Nutuk' adlı eserinde özgürlük anlayışı hakkında şu hususlara değinir: Hürriyet konusunda akıl yürütüldüğü zaman, mesele istediğimizi yapıp yapmama meselesi değildir. Aksine irademizin gayelerini seçmede yeterince aydınlatılmış ve dolayısıyla hür olup olmadığımızı bilmektir, diyor. Hele hürriyet, istikrarsız bir davranış sergilemek ve keyfilik asla değildir. Daha doğrusu, benim tercihim, bütün hayatımın anlamına ya da hayatıma bu anlamı veren Allah(cc)'ın iradesine uygun düştüğü sürece hür sayılırım. Aksi halde hür sayılmam. Nitekim aklımız gayeden gayeye yükselmede bize yardım etse de nihai gayeye ulaşmamıza imkân vermez. Akıl da yaratılan her şey gibi sınırlıdır. Akıl, nihai gayeye ancak vahye kucak açarak, vahyin kılavuzluğunda yürüyerek erişebilir. Akıl, insanın gerçek dostu olmakla beraber vahiy, aklın üstünde yer alır. Akıl, vahiyden vazgeçmez. Zira akılla vahiy arasında çatışma, uyuşmazlık ve tezat yoktur.  

Kötürüm bir akılla miyop bir okumanın buluşmasından hareket değil, çatışma çıkar. Miyop bir okuma, metnin her parçasını genel muhtevasından kopararak ele alan, hareket değil, harflere, zahiri anlama bağlı kalınarak yapılan bir okumadır. Müslümanlar tarih boyunca ne çekmişlerse el Hak, bu kötürüm akıl ve yanlış okumadan çekmişlerdir. Malum, tıp dilinde gözün yapısının normalden uzun olmasına bağlı olarak uzağı net görememesi miyop olarak tarif edilir. Burada göze gelen ışınlar retinanın üzerinde değil de önünde odaklandığı için kişi uzağı, uzaktaki nesneleri ve işaretleri görmede zorluk çeker. Bunun için miyoplular ancak yakın olan nesneleri görebilirler.  

Pozitivist bir bakış açısına sahip olan tiplerin okuması, bütüncü olmaktan uzak olup parçacı bir okumadır. Pozitivizmi sistemsel bir bilim düşüncesi haline getiren Auguste Comte,  bilimsel olanı değerli görüp insanların ilerlemesi önünde en büyük engel olarak dini görmüştür. Comte dini, fizikötesi bir dünyayı, yani ebedi hayatın varlığını, yeniden dirilişi,  hesap ve mizan gününü, cennet ve cehennemin varlığını pozitivizmin dışında tutmuştur. Pozitivizm sapkınlığı, insanın fıtratını, anlam dünyasını, bu dünyayı belirleyip kuran sosyokültürel etmenleri ve ortak anlamlar dünyasının özneler arası niteliğini göz ardı etmiş felsefi bir yaklaşımdır. Her ne kadar bu ideoloji batı dünyası için bir aydınlanma ve uyanış vesilesi olmuşsa da İslam dünyasında genç dimağları bulandırıp imanlarında zelzele etkisi yapmıştır. 

Evet, İslam aklı önemsemektedir. Zaten hak ile batılı ayırt eden bu Kur'an'ın gerçek muhatapları akıl sahipleri değil midir? Hiç öyle olmasaydı Kur'an'ın 49 yerinde akıl kavramı zikredilir miydi? El hak, vahiyden vareste olmayan bir akıl, hak ve batılı birbirinden ayıran bir cevher, insanı koruyan, kale içine alan ve helâk edici yollardan uzaklaştıran kalbî ve ruhî bir kuvvet hükmündedir. 

Rabbim, bizleri vahye kucak açarak nihaî gayeye ulaşan gerçek akıl sahiplerinden eylesin inşallah!