• DOLAR 32.488
  • EURO 34.883
  • ALTIN 2478.533
  • ...

Karanlık odanın Hz. Peygamber'e ve İslam'ın kutsallarına hakaret ederek yediği herzeler, işlediği müptezellikler karşısında basın-yayın ve medya kuruluşları suspus olarak bu olay karşısında adeta dut yemiş bülbüle dönmüş bulunmaktadır. Beri tarafta devlet ricalinin nevi şahsına yapılan hakaretler karşısında racon kesen medyamız, söz konusu Müslümanların kutsalları olunca nedense üç maymunları oynamaktadır.

Net tavır koymasını beklediğimiz dostlarımızın ikircikli tavırlarını sorguladığımızda, olayı fikir özgürlüğü bağlamında değerlendirip savsakladıklarına şahit olduk. Müslüman halkları temsil ettiklerini iddia edenler, ne yazık ki bir adım öteye gidip zevatı memnun etmek adına;  'Arkadaşlarımız hoşgörülü insanlar, kimsenin rakısına birasına karıştığımız yok. Bizden de arada bir içen arkadaşlarımız vardır' demesin mi. Bir Müslümana asla yakışmayan böylesi garip sözleri Ak Parti adaylarından bir zattan işitmemiz, inanın Müslüman halkları bir kere daha hayal kırıklığına uğratmış bulunmaktadırlar. 

Bana öyle geliyor ki Sayın Cumhurbaşkanı, oy kaygısıyla birilerinin tepkisini çekmemek adına-sözüm ona- bu karanlık oda meselesinde de bilerek zülfü yâre dokunmak istemiyorlardır. Ancak sizler zülfü yâre dokunmasanız da onların, günü gelince ağyâre de, zülfü yâre de dokunacakları muhakkaktır. Geçmişte  bunun örneklerini çokça yaşadık. Üstelik bugün senin dinine, kitabına ve peygamberine ve dostlarına hakaret edecek olanın, yarın oylarından da bir hayır gelmeyeceği bilinmelidir.

Bakınız şair, Müslümanların ruh halini dizeleriyle ne de güzel tasvir etmiş:

Sanma şahım herkesi sen sadıkane yar olur 
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyar olur 
Sadıkane belki ol cihana serdar olur 
Yar olur, ağyar olur, dildar olur.

Ne diyelim? Anlayana sivrisinek saz, anlamayana bin nasihat az. Meseleyi iyi irdelemek adına gelin hep birlikte Kalem Suresindeki mesajlara bakalım. Allah(c.c), bu surede bakın Hz. Muhammed (s.a.v) için ne buyurmaktadır: 

"Nun, Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun. Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin"

Burada Kalem ve Kitap üzerine yemin edilmesi tesadüf değildir. Tam aksine bu yemin Allah Resulü'nun deli ve mecnun olmadığının açık bir delilidir. Karanlık oda zihniyetinin iddia ettiğinin aksine O, Peygamberlik davasından önce de Mekkeliler tarafından yörenin en iyi ve faziletli insanı olarak kabul edilmekteydi ancak bunu dillendirmek hesabına gelmemektedir.

Geçmiş dönemlerde Resulüllah'a düşman olanlar bile O'nun dürüstlüğüne ve ferasetine güven duymaktaydı. Hal böyleyken mallarını O'na emanet edenler de kendileriyle çelişmiş olmuyorlar mı? Dün O'na Muhammedü`l Emin diyenler, elçilik vazifesinden sonra Mekke şirk düzeninin algı yöneticiliği ve manipülasyon yapmasıyla birlikte çark etmişlerdi. Kur'an kendisine vahiy olunmaya başlayınca aynı kişilerin O'na deli, mecnun demeye başlaması manidar değil midir?

Anlaşılan, peygambere Kur'an'ın verilmiş olması ve yüce bir ahlak üzere bulunması, çukur zihniyetli İslam Düşmanlarını çıldırtmaya yetmektedir. Devrin zalimlerinin silah, teçhizat ve güçlerine Peygamber (a.s) Kur'an'la ve ahlaki gücüyle üstün gelmiştir. İşte bunun için Kur'an, bütün dönemlerin zalimlerinin bu iddiaları karşısında yeterli bir reddiye niteliğindedir.

Karanlık odalarında Peygamber, ashabı ve Kitap hakkında ahkâm kesip eşkıya ithamında bulunan (!) densizler, şu hakikati de kulaklarına küpe yapsınlar: Yüce ve beliğ bir kelamın içerdiği konular da aynı yüksek meziyete sahiptir.  

Bu Kur'an, Resulullah'a Allah'ın bir ikramıdır, karanlık ve zelil oda sahiplerinin iddia ettikleri gibi bir delilik-haşa- eşkıyalık sebebi asla değildir. Peygamber'e gönderilen ayetlerin, ,sırf O'nun deli olmadığına kendisini ikna etmek üzere gönderildiği zannedilmesin. Hem Resulullah'ın böyle bir şüphesi yoktur ki bunu izale etmek için ayetler nazil olsun.

Bu zalimler, karanlık odalarında kör taassup muhalefetlerinin şiddetinden muhakemelerini bile kaybetmişlerdir. Aslında bu meselede ağzı kötü kokan Müslümanlar değil, tam aksine Peygamber ve Kur'an düşmanlarıdır.

Şu atasözü meramımızı daha güzel anlatmaktadır:

"Sarımsak yemedim ki ağzım koksun."

Peygamber aşığı Müslümanlar, rehberleri gibi dürüst, başları dik yürümektedirler. Kur'an hadimi bu insanlar, yanlış ve utanılacak bir iş yapmadıkları için, çekinilecek ve korkulacak bir durum olmadığının da her zaman bilincindedirler. Çünkü onlar Allah'a tevekkül etmiş insanlardır.