• DOLAR 32.599
  • EURO 34.809
  • ALTIN 2409.354
  • ...

Mekke'de zulüm ve işkencelerle daralan bir avuç müminin, Medine'ye hicret ederek İslam Devletinin temellerini kurdukları okuyucunun malumudur. İslam Medeniyetinin Medine'de kısa bir zaman diliminde kök salıp neşvünema bulacağını ve kıtalar ötesine yayılacağını kim tahmin edebiliyordu? Halbuki Hz. Peygamber (s. a. v) daha hayatta iken, İslam Devleti'nin sınırlarının ta Arabistan'ın güney sahilinden tutun, kuzeyde Roma İmparatorluğu'nun Şam vilayetine ve Fars imparatorluğunun Irak sınırına; doğuda da Fars Körfezi'nden alın batıda Kızıldeniz'e kadar genişlediği ve toprakların Hz. Peygamber (s.a.v)'in yönetiminde ilk defa bir kanun ve nizama tabi olduğu hepimizin malumudur.

O günün dünyasında hangi emperyalist güç İslam'a karşı çıkmışsa parçalanmıştır. ''La ilahe illallah Muhammedün Rasulullah" diyerek Allah'a teslim olmuş az sayıdaki müminin sesi, dünyanın her yerinde yankılanır olmuştur. Çünkü Resulullah (s.a.v)'a tabi olup yıldızlaşan bu güzide nesil, Kur'an'ın ilk nesli idi. Gelecek nesiller için birer kutup yıldızı mesabesinde olan Sahabe-i Kiram, Medine İslam diyarında münafıklar ve bir miktar ehli kitapla iç içe yaşamaktaydı.

Mekke'de iman ve küfür savaşı aşikâr iken, Medine'de durum farklıydı. Çünkü burada artık münafıklar da türemişti. Nifak ehlinin ferdi ve toplumsal münasebetlerde sürekli çıkarları ön plandaydı. Bununla birlikte bu ülkede müşrik ve Yahudiler de boş durmayıp kendi batıl davalarında sonuna kadar direnmişlerdir. Ancak hidayeti satın alıp İslam'a boyun eğen müminler, küfür ve nifak cephesi karşısında Allah(c. c.)'a gönülden bağlanmışlardı.

Hz. Peygamber, gerçekleştirdiği devrimle cahili değerlere son verip o toplumun İslam'a aykırı adetlerini İslami bir renge büründürmüştür. Resulullah`ın (s.a.v) önderliğinde hâkim kılınan İslam nizamı sayesinde itikad, ahlak ve amelde de azim bir inkılab gerçekleştirilmişti. Elhasıl bu topraklarda Allah dostlarının eliyle istikbar ve zulüm düzenleri yerle yeksan olmuştu.

Kök salmış cahili değerleri birden söküp atmanın kolay olmadığını biliyoruz. Ancak insanlık tarihinde, cehalete batmış bir kavmi 23 sene gibi kısa bir sürede değiştiren; Asya, Afrika ve Avrupa'nın büyük bir kısmında yayılıp hâkim olan, dünyanın her köşesinde varlığını hissettiren Hz Muhammed (s. a. v)'in bu devrimine benzer bir hareket gösterilemez. Bir toplumun bu kadar kısa zaman zarfında değişim ve dönüşüm yaşayacağını hiçbir filozof, düşünür, siyasetçi ve toplum bilimci (laik kafa yapılarından dolayı) kestirememiştir.

Zaten nazil olan ayetler zalimlerin sonuna işaret etmekteydi:

"O zulmedenler yakında nasıl bir inkılâb ile sarsılıp devrileceklerini bileceklerdir." (Şuara: 227)

Bütün bunlar Allah'ın, Resul'üne bu dünyada verdiği güzellikler, nimetlerdir. Ahirette verilecek nimetleri tasavvur etmek mümkün bile değildir. Allah iman edenlerin dostudur. Onları elbet bir gün karanlıktan nura çıkaracaktır. Dostluğu kazanmak için Allah'a iman edip Peygamberine tabi olmalısın.

Dostum ben, sen, o veya biz, fark etmez yol yakınken tercihlerimizi akıllıca yapmalıyız. Yanlış tercihler, bizleri istemediğimiz bir sonuca, yani sıfıra götürebilir. Hele öyle aklına estiği gibi İslam'la küfrü buluşturma yanlışlığında bulunma lüksüne sahip değiliz. Hem bu dünyadaki imtihan salonuna bir daha döneceğini de kim söyledi?

Seyyid Kutup, akidesi bozuk zavallıların halini şöyle tarif ediyor:

"İslam ile Cahiliyyeyi –kendilerince-yolun ortasında, daha doğrusu her hangi bir yolda buluşmalarını mümkün kılmaya çalışıyorlar. İkisini bir noktada buluşturmak için bu uçurumun üzerine bir köprü kurmak imkânsızdır. Bir şeyi paylaşmaları, iletişim kurmaları mümkün değildir. Aralarında sürekli bir çatışma vardır ve sonuçta uyuşmaları söz konusu değildir."

Zihnen netleşmek zorundasın ey dostum. Bil ki zihinsel karmaşadan kurtulmanın yolu Allah'ın ipine sımsıkı sarılmaktan geçmektedir. Öngörülerini bir tarafa koyarak, sağlam bir kafayla Allah'ın Kitabını okumaya çalış ki, el-Kitap sana esrarını açsın. Ayrıca yol ayırımında Nebi-i Ekrem (s. a. v)'in sünnetine ittiba et ki, kalbin itminan bulsun.

Haram ve helal endişesi taşıyorsan zina, faiz ve kumar gibi şeytani işlerden uzak durmalısın. Resulullah'a (s.a.v) uyduğunu iddia ediyorsan O'nun gibi ahlak-ı hasene sahibi olacaksın. Hal ve tavırlarınla o güzel ahlakı yansıtmaz, Peygamberi kendine rol model görmez veya kendin rol model olmaz isen, bil ki problem (haşa) peygamberde değil, sendedir. Üstelik insanlar senin elinden ve dilinden emin değillerse bin kere söylesen de boştur. 

Hz. Muhammed'in (s.a.v): "Bizi aldatan bizden değildir" sözünü yabana atmadan bütün muamelatında düzgün olacaksın ki Allah da sana versin. O (c.c.) vermeye kadirdir ancak sen almaya layık olmalısın.

"Şüphesiz Rabbin, kimlerin kendi yolundan saptığını ve kimlerin doğru yolda olduğunu herkesten iyi bilir."  (Kalem:7)