• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Hz. Cebrail aleyhisselam’la gelince haber, hicret için başlamıştı, kutlu bir sefer.
Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem, o gece Hz. Ali radiyallahu anh’ı kendi yatağında bırakıp Hz. Ebû Bekir radiyallahu anh ile birlikte gizlice yola çıktı.

Sevr Dağı’na doğru ilerlemeye başladılar. Hz. Ebû Bekir radiyallahu anh, Peygamberimize bir zarar gelmesinden endişe ediyordu. Müşrikler kendilerini fark edip peşlerine düşebilirlerdi! Bundan dolayı kendisi¬ni iyice unutmuş, sadece Resûlullah’ı düşünüyordu. Bazen önüne geçiyor, bazen ar¬kasında kalıyor, bazen sağ ve sol tarafına geçerek olası saldırılara siper olmak istiyordu.

Uzun süre yol aldıktan sonra gecenin geç vakitlerinde Sevr Dağı’ndaki mağaraya ulaştılar. Mağara insanlar tarafından daha önce kullanılmadığından haşerat doluydu. Önce Hz. Ebû Bekir radiyallahu anh mağaraya girdi. Etrafı kontrol etti ve elbisesinin parçalarıyla delikleri tıkadı. Kalan bir deliği de ayağını dayayarak kapattı. Salallahu aleyhi vesellem de gelip onun yanına oturdu. Uzun süre yürümenin yorgunluğunu hissediyordu, mübarek başını mağara arkadaşının dizine dayayarak uyudu.

Fazla bir zaman geçmemişti ki Hz. Ebû Bekir, ayağında müthiş bir sızı hissetti. Salallahu aleyhi vesellem’i uyandırmamak için yerinden hiç kıpırdamadı. Fakat acının tesiriyle gözlerinden yaş geldi. Salallahu aleyhi vesellem, mübarek yüzüne düşen bu damlalarla uyandı:

“Ne oldu, ey Ebû Bekir?” diye sordu. Hz. Ebu Bekir radiyallahu anh:
“Anam babam sana feda olsun, yâ Resûlallah! Herhalde ayağımı bir şey soktu!” diye cevap verdi.

Maddi ve manevi dertlerin dermanı olan Resûlullah, mübarek tükrüğünü ısırılan yere sürdüğü anda Hz. Ebû Bekir’in ağrısı sızısı hemen kesiliverdi. Bu büyük fedakârlık karşısında duygulanan Peygamberimiz, duygularını şöyle dile getirdi:

“Ey Allah’ım! Ebû Bekir’in derecesini kıyamet günü benimle beraber eyle.”

Müşrikler Resûlullah’ı yerinde bulamayınca öfkeden ne yapacaklarını şaşırdılar. Resûlullah’ı bulup getirene büyük mükâfatlar vaat ettiler. Sabaha karşı, iyi iz sürücüler, Peygamber Efendimizi bulup getirmek üzere yollara düştüler.

Nitekim izlerini bulmakta da gecikmediler. Hattâ izleri takip ederek mağaranın kapısına kadar geldiler. Müşriklerin ayak seslerini duyan Hz. Ebû Bekir heyecanlandı. Fakat Resûlullah hiç metanetini bozmadı.

Hissemize Düşen

Efendimiz Salallahu aleyhi vesellem’in hicret hadisesinden almamız gereken belki de en büyük hisse, hicretin bir plan, program, tedbir, strateji ve gizlilik çerçevesinde gerçekleşmiş olmasıdır.

Salallahu aleyhi vesellem’in hicret zamanı son ana kadar kendi ve hicret arkadaşı dahil kimse tarafından bilinmemesi gizliliğin nişanesidir.

Siyer kaynaklarında Hz. Ebu Bekir radiyallahu anh’ın beklenen hicret için çok önceden bir hazırlık yaptığı aktarılmaktadır. Örneğin hicret için bir deve beslemesi, hicret sırasında izlerinin yok edilmesi yine hicret esnasında kendilerine azık ulaştırılması yapılan plan, program ve hazırlıklardandır.

Hicret için ilk etapta Medine’ye giden yolun aksine ters istikamette gidilmesi, 3 gün sevr mağarasında kalınması da hicretin bir strateji çerçevesinde gerçekleştiğini ortaya koyuyor.

Fakat Salallahu aleyhi vesellem adeta fiili duasını yaptıktan sonra metaneti, tevekkülü de güzel bir derstir.

Yine hicret sırasında Hz. Ebu Bekir radiyallahu anh’ın fedakârlığını, samimiyetini ve Salallahu aleyhi vesellem’e olan bağlılığını ve muhabbetini bir kez daha en derinden görmek mümkündür.

Dolayısıyla Salallahu aleyhi vesellem’in davasına gönül veren yiğitler için ne lazım: Öncelikle fiili dua olarak her zaman bir plan, program dahilinde hikmetle hareket etmek ardından kavli duayı, metaneti, tevekkülü kuşanmak gerekir.