• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Hatırlarsanız, savaşın ilk günlerinde en fazla konuşulan konulardan biri, Rusya’nın bu savaşı kısa zamanda kazanacağı ve diğeri de Rusya’ya konulan ambargonun etkili olacağı idi. Fakat savaşın üzerinden yedi ay geçtiği halde bu beklentilerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değil…

Savaşın Rusya’yı olumsuz etkilediği ve daha da etkileyeceği şüphesizdir. Ama Rusya’ya uygulanan ambargodan beklenen sonucun alınıp alınmayacağı hala şüphelidir. Çünkü Rusya’nın bu ambargoyu sekteye uğratacak seçenekleri vardır.

ABD, söz verdiği halde AB’nin enerji ihtiyacını karşılayamayacağına, karşıladığını da pahalı satacağına göre ve diğer ülkelerin gazı da yetmeyeceğine göre, Avrupalılar dolaylı da olsa Rus gazını daha pahalı olarak almaya mahkûmdurlar. Çünkü aradaki paravan şirketler ve-veya ülkeler de Rusya’dan alacaklardır. Böylelikle ambargoyu da kendileri dolaylı olarak delmiş oluyorlar. Hani güya Afrika ülkelerine satılıyor olan Ukrayna tahılının yolda rota değiştirmesi gibi, Rus gazı da böylesi bir işgüzarlıkla aracılar üzerinden Avrupa’ya akacaktır. Ki bunun gibi her bir ayak oyunu da zaten yeterince yükselmiş fiyatların daha da yükselmesi demektir.

Şimdiye kadarki olumsuzluklar da gösteriyor ki, AB, ABD’nin dayatması ile tarafı olduğu bu savaşın ceremesini öngördüğünden de çok daha yüksek bir bedelle ödeyecektir. Çünkü yükselen fiyatlar toplumun istikrarını bozmakla sınırlı kalmayacak ve bazı hükümetleri bile düşürecek kadar siyaseti de etkisine alacaktır.

Nitekim hükümetler şimdiden vatandaşlarının enerji ve mutfak giderlerine katkı adına belli miktarlarda ödemeler yapmaya başladılar. Örneğin, Avusturya’da kişi başına bir defaya mahsus 500 Euro ödenmeye başlandı. Ancak bu gibi pansuman tedbirlerle açılan bu yaranın sarılamayacağını kendileri de biliyorlar.

Tabii ki, en büyük zararı da Ukrayna halkı çekiyor ve çekmeye devam edecektir. Gerçi Avrupa ülkeleri milyonlarca Ukraynalıyı, gerekli kolaylıkları da sağlayarak aldılar, ama bunu babalarının hayrına yapmadıkları da malumdur. Çünkü bir bu kadar daha yabancı gelse, onların işçi açığını ancak kapatabilir. Ki bu açığı da bu hallere düşmelerine ön ayak oldukları Suriye ve Afganistan gibi ülkelerden gelenlerle kapatmaya çalışıyorlar.

Yani, anlayacağınız, savaşın olumsuzluklarıyla boğuşan ve en az zararla kurtulmanın çabası içinde olan ülke sadece Türkiye değildir. Ancak bu boğuşma ve çabada bir kalite farkının olduğu da bir gerçektir. Örneğin, Avrupa’da ilgili kurumlar zam fırsatçılarına göz açtırmazken ve bir de iktidar ile muhalefet bu badireyi nasıl daha az bir zararla atlatacaklarının bilinci ile uyum içinde çalışabiliyorken, Türkiye’de ise, durum, aynen yaşadığınız gibidir.

Evet, Avrupa’nın kaçacağı yok artık ve büyük şeytana uyup savaşın aktif tarafı olmanın bedelini ödeyecek. Dolayısıyla ceplerini yakan savaş, şimdi de kışta tir tir titretecektir. Lakin şeytana uymanın cezasını sadece onlar çekmiyorlar, dünyayı da kendi narlarına yakıyorlar.