• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Çocuktuk, şahit olduk, gençlik yıllarımızda şahit olduk ve şimdi yaşımız 60, yine şahit oluyoruz! Bu cehaleti, bu vahşeti ve bırakalım düşman bellediklerine, asıl kendilerine ve çocuklarına yapageldikleri bu kötülüğü anlatmaya kelimeler kâfi gelmiyor!

Bu cehalet ve tamı tamına birer cehalet ve kirlilik topuna dönüşmüş bu kötü insanlar Türkiye’mizin Kuzey, Batı, Güney ve Orta İllerinde de var mı, bilmiyoruz. Ama Doğu ve Güney illerimizde -ki yoğunlukları nedeniyle bunlara Kürt İlleri de diyebiliriz- bu vahşilerden vardır ve bunlar ne yazık ki, bu cehaletlerini nesilden nesle miras bırakabiliyorlar!

Dediğimiz gibi, küçükken ve gençken önce duyar ve sonra da izlerine dahi şahit olurduk. Ki falan köylümüzün veya komşu köyümüzün bağı talan edilip kesilmiş… Bostanları sökülmüş… Harmanları yakılmış… Hayvanları çalınmış… Falanın eşeğinin kuyruğu ve filanın ineğinin kulağı kesilmiş…

Peki, sonrasında ne olurdu? Bu defa da bu mağduriyeti yaşayan aileler harekete geçer ve ilk fırsatta kendilerine bu kötülüğü yaptıklarını düşündükleri, yani tahmin ettikleri kişilerin mallarına, bağlarına, bahçelerine ve harmanlarına karşı misillemede bulunurlardı… Bazen de aynı kötüler hızlarını almazlar ve sadece tutuşturdukları fitne ateşi daha bir yaksın diye sonraki ilk fırsatta bu kez de başka birinin malına zarar verirlerdi. Ki meselenin içyüzünü bilmeyenler dile gelip, “önceki mağdurlar intikamlarını aldılar” desinler…

Nereden bakarsanız, cehalet ve neresinden tutarsanız, vahşet…

Dün, yani mübarek Ramazan Bayramının henüz ikinci günü, bir haber aldık ki, köyümüzün ıslah olası, ıslah olmuyorlarsa, kahrolası kötüleri yine harekete geçmişler ve bir köylümüzün 5 yıllık olan 300 adet zeytin ağacını kesmişler…

Bir an içimden bu kötü mahlûkları İşgalci israil’e benzetmek geldi de, hemen vazgeçtim. Çünkü bunlar onlardan kat be kat kötüdürler! Öyle tahmin ediyorum ki, bu kötüler, Ramazan ayı boyunca oruç tuttular, Bayram Namazlarını kıldılar ve bir de o zeytin kesme cinayetlerini işlemeden önce ya camide veya biri diğerini ziyaret etmek suretiyle o zeytinlerin sahipleriyle bayramlaşmayı bile ihmal etmediler. Ki cinayet sonrasında ilk şüpheler kendilerinde toplanmasın!

Şeytanın hizmetine giren bu kişiler iflah ve ıslah olurlar mı, bilmiyoruz. Ama varsa, onların ebeveynleri, onların eşleri, onların kardeşleri ve dahi onların çocukları er ya da geç bu cinayetleri onların işlediklerini öğrenirler. İşte onlardan temennimiz ve arzumuz, suç ortağı olmamaları ve hele hele bu kötülüğün taşıyıcıları olmamalarıdır!

Ki bizim yaşıtlarımızın bir kısmı ve bizden sonrakilerin de çoğu zaten köylerini terk edeli ve gurbeti yurt edeli yıllar oldu. Ne yazık ki, Anadolu’muzun Doğu ve Güney Doğusunun bütün köyleri aynı kaderi yaşıyor. Bir de devletin ve PKK’nın bir zamanlar yakıp tamamen boşalttırdığı binlerce köyümüz var ki, o da başlı başına ayrı bir vahşet ve travmadır!

Özellikle köylerini şu veya bu şekilde terk etmiş ve hala gurbette yaşamakta olanlarımız köylerinde zaman zaman işlenen kötülüklerden de beri olukları için, bu kötülüklerin son bulmasına da katkıda bulunabilirler. Bu amaçla hepimizin yapması gereken şey, bu kötüler babamız bile olsa, adalete teslim etmeli ve hak ettikleri cezayı çekmelerini sağlamalıyız!

Ki onları saran gazap, bizi ve çocuklarımızı da sarmasın. Aksi halde bir bakarız ki, biz veya çocuklarımız da şeytana uymuş veya insan katili olmuşuzdur ya ağaç, bağ ve bostan katili… Ya da bir hayvancığın kuyruğunu veya kulağını kesecek kadar insanlıktan çıkmışızdır!

Biliyoruz, sevinmemiz gereken bu mübarek günlere bu yazı iyi gitmedi, ama unutmayalım ki, her an iyilik yapmak anıdır ve her an kötülüğe karşı olmak anıdır.

Hülasa çağrımız şudur: Geliniz ağaç, bağ ve bostan katillerine inat, yüce Peygamberimizin, “yarın kıyametin kopacağını bilseniz dahi bugün elinizdeki fidanı ekiniz” emrine uyalım ve onların kestikleri bir ağaca karşılık bin ve hatta on binlerce ağaç dikelim! Ki böylece hem o kötüleri cezalandırmış olalım ve hem de köylerimizi abat edelim!