Politik bir savaşa ilahi bir kılıf!
Sol örgüte karşı bir “akidevi tutum” var; bir de “politik tutum”. Sosyalist örgüt, Batı`nın Şarkıyat (Oryantalizm) planları doğrultusunda ve onun Türkiye`deki uzantılarının desteğiyle yörede İslamî inanç, ibadet ve kültürü ortadan kaldırıp onun yerine İslam karşıtı bir ideoloji, tören dizisi ve kültür koymaya çalıştı.1
“Akidevi tutum”, dünden bugüne bu yöndeki çalışmalar kimden gelirse gelsin ona muhalefet ettiği gibi bu projeye de karşı çıkıyor.
“Politik tutum” ise Batı`nın Şarkıyatçılığına benzer bir çizgide gelişen, devletin kadim “Şarkçılık” planları doğrultusunda yol alıyor. İlan edilmiş veya edilmemiş, adı bu şekilde konmuş veya konmamış “Şark Islahat Planları” doğrultusunda renk değiştiriyor.
“Akidevi tutum”un hareket noktası ilahî hükümlerdir; hedefi, ilahi rızadır. “Politik tutum”un bu hareket noktasını seçmesi ve bu hedefi edinmesi, başta 2.madde olmak üzere devletin bizzat anayasasına göre suçtur.
Şark Islahat Planlarına göre; yol, su, elektrik ve hatta insan hakları yöreyi “elde tutmaya” yönelik adımlardır. Bu planlardaki bir şeyin değeri onun elde tutmaya hizmet etmesiyle ölçülür.
İslam`ın yöredeki geleceği “politik tutum”un sahipleri için, onlar hangi gelenekten gelirse gelsin, olsa olsa ikinci - üçüncü bir meseledir.
Sol örgüt, bir dönem Devlet Planlama Teşkilatı`na devredilen Şark Islahat Planlarının gölgesinde palazlandı.
O dönemde bazı çevreler, sol örgüte yönelik ciddi hiçbir muhalefet içinde olmadılar. Onların o günlerdeki gazetelerine bakın sayfalarında örgütün ideolojisini sorgulayan birkaç satır bulamazsınız.
Öte yandan “İslam Tarihi” yayınladılar, o “tarih” kitabında yörenin İslam tarihi içindeki yerini akıl almaz bir sansürcülükle yerine göre tahrif ettiler, yerine göre makasladılar. Yöremizdeki İslamî eserlerin önemli bir bölümü, Miladi 11. yüzyılda Bitlis`ten Musul`a kadar yörede güçlü bir iktidar kuran Mervaniler`e ait. “Kim bu Mervaniler? diye merak edip onların tarihine bakıyorsunuz, onda Mervaniler`e ait üç satır olsun ayrılmamış, koca bir yüzyıl resmen yok edilmiş, “tarihten silinmiş.”
“Osmanlı Medeniyet Tarihi”ni yayınladılar, o eserde “Osmanlı`daki İslam Kavimleri Edebiyatı” başlığı altında Bulgaristan`daki Çingene kökenli Pomak Müslümanların bile şiirine değindiler ama bir satır bile olsun bizim şiirimize yer vermediler. Devletin; “Dini, dindarları bu meseleden uzak tutalım” emrine sıkıca yapıştılar, farkında olmadan da olsa örgütün “Kürtlerin İslam tarihinde yeri yoktur” propagandasına “sahte belge” sundular, yapay malzeme verdiler.
Örgütün İslam düşmanlığına kulaklarını tıkadılar ama sadece kendi kulaklarını değil, dindar Türk Kamuoyunu da vakanın bu yönünden tümden habersiz bıraktılar. Yörede sıradan dindarların dahi uğradığı zulmü gündemlerine almadılar.
Sanki sol örgüt, Kur`an-ı Kerim eğitimini doğrudan veya dolaylı yasaklamadı. Sanki Kur`an-ı Kerim okuyan çocuklar, ailelerine veya çetelere dövdürülmedi... Sanki Sofi Mehmet Nuri`ye Deyvan (Dargeçit – Sümer Kasabası) gibi dünyanın her yerinde dokunulmazlığı bulunan dindarlar, cami önlerinden alınıp meşe ağaçlarına asılmadı...
Sonra, bir “değişim” oldu; sol örgüte yakın politikacılar “platforma” çağırıldı, gitmediler ama her akşam televizyonlara konuk edildi. Aynı süreç içinde tarihi bir vaka olarak, Öcalan`ın İslam`a düşmanlığını belgeleyen bir haber, başka bir gazetenin yayın kurulunca engellendi.
Bugün aynı çevreler, her gazete sayılarında, her haber bültenlerinde 1001 kez KCK, 1001 kez Zerdüşt diyor.
Tamam da nereye kadar? Diyelim ki örgüt bazı haklar karşılığında teslim oldu ve o İslam karşıtı tavrını bu sefer “birlik, bütünlüğe hizmet” adına sürdürdü. Bu “politik tutum” ona karşı son tavrını sürdürecek mi?
Yörede sadece dindar olduğu için evi defalarca saldırıya uğramış bir yaşlı, sol örgüte karşı tutumuyla ilgili olarak şunları söylüyordu: “Ben, bu örgüte yakın olanlara dedim ki siz bana her gün saldırıyorsunuz, beni öldürmek istiyorsunuz. Hâlbuki ben babanızdan daha çok sizi düşünüyorum. Ben size karşı Allah için mücadele ediyorum. Ama her gece “Ya Rabbi, onları bu sapıklıktan kurtar” diyorum, siz dünyamı cehenneme çevirdiniz, ben ahiretinizin cennet olmasını istiyorum.”
“Politik tutum”la bu tutum arasında bir benzerlik var mı?
Kim ne derse desin örgüt – devlet çatışması, siyasi amaçlıdır, politiktir. Politik bir çatışmaya “İlahi bir renk” vermeye çalışmak yanlıştır. Geçmişte Irak yönetimi, operasyonlarına Kur`an surelerinin adını bile verdi. Ancak bu “Politik tutum”, Irak kürtleri arasına yerleşmek isteyen İslam düşmanlarına malzeme vermekten başka bir işe yaramadı.
Politik bir savaşa ilahi bir kılıf yakışmaz, politik savaş, politik sınırlar içinde kalmalı. Aksi durumda bundan en çok İslam zarar görür. İslam`ın zarar görmesi demek, doğrudan yöre halkının zarar görmesi demektir. İkisi, birbirinden ayrıştırılamaz.
Not: Dua`m hep sizinledir. Bugüne kadar gelen her mektuba cevap verdim. Buradan bir kez daha belirteyim: Buralarda bir ömür tüketenler dururken, Medrese-i Yusufiye hakkında yazmaktan haya ediyorum. Rabbim; dualarını, desteklerini eksik etmeyen bütün ağabey ve kardeşlerimizden, hoca, yazar ve okuyucularımızdan razı olsun. İnşallah buradaki her an ümmetin gençlerinin hidayeti için bir sadakadır. Burada üç kişiyiz size çok dua ediyoruz ve sizin de dualarınızı bekliyoruz. Esselamu aleykum ve rehmetullahi ve berakatuhu