• DOLAR 34.696
  • EURO 36.628
  • ALTIN 2967.226
  • ...

Çağa, “bilim çağı”, “uzay çağı”, “bilişim çağı” deniyor, belki yakında “yapay zekâ çağı” denecek. Bu adlandırmalar, teknik gelişmelerle ilgilidir.

Çağ, başka açılardan bambaşka adlar alabilir. Ama herhâlde hâkim unsurların yönetme tarzı açısından, çağ için yapılacak en kapsamlı adlandırmalardan biri “aldatma çağı”dır.

Aldatmaların en derini ve en kapsamlısı ise kavrayışın aldatılmasıdır. İnsanın kavrayışı aldatılınca tepeden tırnağa bütün yaşamı aldanmış olarak şekillenir; insan, doğruya eğri eğriye doğru diye bakmaya başlar. 

Eğitim denince aklımıza kavrayış geliyor; eğitimin çocuklarımızın kavrayışını açmasını bekliyoruz. Oysa eğitim ve öğretim belki de kavrayışı kapatmak için kullanılıyor!

Kavramlar da öylesine karış(tırıl)mış ki eminim, eğitimcilerin önemli bir bölümü dahi eğitim ve öğretim arasındaki farkın bile bilincinde değil. Eğitimin okuldaki genel atmosfer, öğretim ise bilgilendirmeyi ifade eder.

Çağdaş okul, “eğitim” üzerine inşa edilmiş, nitekim okul “öğretim sistemi” diye değil, “çağdaş eğitim sistemi” olarak adlandırılmıştır.

Son yıllarda öğretimde çok şey yapılmaya çalışıldı. Ama “eğitim sistemi”, neredeyse hiç dokunulmadan yerinde duruyor.

Çoğu zaman sahiplenerek “eğitim sistemimiz” diye ifade ettiğimiz “mevcut eğitim sistemi”, zihnimizdeki karşılığıyla sadece “laik” değildir. Zira “aldatma çağı” atmosferinde kavrayışımız aldatıldığından, biz laikliği nötr olarak görürüz. Laikliği, insanları kendi hâline bırakmak olarak algılarız. Aynı aldanışla liberalliği de özgürlükle birlikte düşünürüz.

Oysa Batı “neo-liberal” çağda hiç de orada değildir. Neo-liberallik, insanı din ve ahlaktan soyutlamayı, onu her tür yönlendirilmeye açık, bir eşya noktasına düşürmeyi özgürlük biliyor. İnsanı ahlaksızlaştırmayı özgürleştirmek olarak görüyor, “insanlık için savaşı”nı da özgürleştirme, yani ahlaksızlaştırma olarak biliyor. Neo-liberalizm, ahlaksızlaştırmayı bir strateji hâline getirmiş, bütün olanaklarını buna seferber ediyor.

Mevcut eğitim sistemi, Batı’nın geldiği son noktayla uyum içerisinde ahlak noktasında neo-liberaldir. Öğretimin birkaç dersinde ne okutulursa okutulsun sistem bir bütün olarak neo-liberal stratejiyle kavrayışları aldatma yönünde işliyor.

Eğitimin artık en önemli unsurlarından biri hâline gelen rehberlik hizmetine bakalım: Sağlıklı bir öğretim için hepimiz “kendine hâkim olmayı” öneririz. Oysa rehberlik hizmetleri neredeyse bir bütün olarak çocuklara “içinden geldiği gibi davran” diye “öğüt” veriyor. Çocukları arzularına yönlendiriyor. Arzuyu kışkırtmak ile kavrayışın önünü kapatmak birdir. Rehberlik, kavrayışın önünü açacakken kapatmak için çabalıyor. 

Rehberlik sadece bir misaldir. Kabul edelim: Mevcut eğitim sistemi, öğrencinin arzusunu terbiye etmek yönünde değil, kışkırtma yönünde işliyor. Zihni açık bir insan yerine, “içinden geldiği gibi davranan” bir insan üretme yolunda gidiyor ve biz, içinden geldiği gibi davranmayı, samimiyet biliyoruz. Oysa Freudçu eğitim, bunu arzularının ardına takılmak olarak tasarlıyor, zevkperestleştirmeyi bir eğitim politikası olarak yürütüyor.

Burada anlatılanlar bir ihtimal de anlaşılmayacak. Zira anlaşılma salt metnin açıklığı ile ilgili değildir. “Çıkar karşıtlığı (hesabına gelmemek)” anlaşılmaya engeldir. Fakat o da sadece bir unsurdur. Buna “arzularına uymamak”, “kavrayınca sorumluluk yüklenmek”, “kavrayınca çevre ile karşı karşıya gelmek” gibi bir dizi unsuru ekleyebilirsiniz.

Ne yazık ki “çağdaş yönetim stratejisi”, kavrayışın önüne geçmek için bunların hepsini birlikte işletiyor.

Öyleyse en azından bu engelleri aşanlara hitaben ifade etmek gerekir: Mevcut eğitim sistemi, çocuklarımızı güvenle teslim edip “eti senin kemiği benim” diyeceğimiz bir eğitim sistemi değildir. Zorunlu olmakla dayatılanlar arasında yer alan bu eğitim, çocuklarımız için bir mücadele alanıdır. Kavrayışlarını aldatmak isteyenlere karşı mücadele…

Biz, çocuğu kavrayış aldatmasına karşı mücadeleyi hem alıştırmak hem bu mücadelenin her aşamasında onların yanında olmak durumundayız.

Aksi hâlde kavrayışları aldanınca dünyayı tersten okumaya başlarlar, sevgimizi, ilgimizi dahi kendilerine düşmanlığa yorumlarlar. Özgürlüğü esaret, esareti özgürlük, dostu düşman, düşmanı dost bilirler de hâllerine baktıkça kahroluruz.