• DOLAR 32.589
  • EURO 34.858
  • ALTIN 2507.951
  • ...

Yermük Savaşı’nda şehid olacağını anlayan bir Müslüman, büyük komutan Ebû Ubeyde’ye, “Ben, hazırlığımı yaptım. Rasûlullah’a söylememi istediğin bir şey var mıdır?” diye sorar.

Ebû Ubeyde, “Ona, benden selam söyle ve şöyle de: Ya Rasûlullah, biz Rabbimizin bize vaat ettiklerinin gerçek olduğunu gördük.”

Bu yazıyı yazmadan önceki gece Suudi kanalında bir programa denk geldim. Konuklardan birinin muhtemelen sivil kıyafetli general olduğu programın artık son dakikalarıydı.

Rabbiyle bağını kesip uluslar arası güçlere kul olanların hâllerine dair dehşet bir manzaraydı izlediğim. Programın konuğu, Trump’ı sert bir şekilde eleştiriyordu.

Trump, PYD meselesinde müttefiklerini hiçe saymış… Suudi’nin İran meselesindeki beklentisi gibi Trump kendisine güvenenleri pişman etmiş…

Programda ilginç bir şekilde Rusya’dan söz edilmediğinde bile arka planda Putin’in güler yüzlü görüntüsü veriliyordu.  

Bunlar,  Rablerinin vaat ettiklerini dikkate almayınca muhtemelen bir uluslar arası güce karşı diğerine sığınma seçeneklerinin olduğunu ima ediyorlardı. Ama Suudi’nin o yöndeki umutları da zayıf olacak ki konuk,Trump’ın tutumunun başkanlık seçimleri ile ilgili olduğunu, ABD stratejisi olmadığını sayıklayıp duruyordu.

Tam bir kulluk görüntüsü… Rablerine onurla kul olmaktan kaçanların düştüğü sefalet…

Belli ki Suudi Arabistan, PYD’nin Türkiye ile Arabistan kıtası arasında oluşturduğu koridora çok anlam yüklemiş. Koridorun delinmesinden ya da bitirilmesinden endişe duyuyor. Ama ondan öte, Trump’ın güvenilmez bir ortak olarak belirmesinden büyük bir paniğe kapılmış.

Suudi, adalet ve kardeşlik üzerinde toplumuyla bir bütün hâlinde kendi başına var olamayınca ancak dış güçlerin desteğiyle ayakta durabiliyor. O destekle ilgili güven bunalımı yaşadığında sarsılıp tükeniyor.

Trump’a gelince…

Trump, ABD’nin Müslümanlara bakışının anlaşılması için adeta bir nimet! Bir Türkiye’yi suçluyor, bir Pkk aleyhinde Twitt atıyor, bir DAEŞ’ten söz ediyor… Onun bu tablosunun birleşenleri bile tek başına zihin dünyasında nasıl bir imajın olduğunu gösteriyor. Trump, İslam dünyasında büyümek isteyen her gücü şu veya bu örgüt üzerinden yıpratıp tüketmek istiyor.

Öte yandan Trump, bir yandan Türkiye’nin savaş kapasitesini övüyor; diğer gün Kürdleri PYD ile özdeşleştirerek “iyi savaşıyorlar” sözüyle kendince takdir ediyor…

Bu deli adam saçmalıyor, diyenler Trump’ı hiç tanımamışlar. Dünyanın en büyük şirketlerinden birini kurup yönetme kabiliyetine sahip bir adamın saçmalıklarını bile, sermaye bildiğini göz ardı ediyorlar.

Trump, İslam dünyasında her ne sebeple olursa olsun karşıtlık ve çatışmaların derinleşmesini hedefliyor. Bu hedefi, uluslar arası sistemin İslam dünyasını tamamen esir alması stratejisinin çok mühim bir ön aşaması olarak görüyor ve bütün taktiklerini buna göre ayarlıyor.

Şöyle bir geçen yılı hatırlayın: Trump, Irak hükümetinin Kürdlerin DAEŞ ile mücadelede elde ettiği bütün kazanımlara el koymasının yolunu açtı.

Bir de bu yıla bakın: Trump, PYD’nin yine DAEŞ karşıtlığı üzerinden elde ettiği her şeyi kaybedecek yolu açtı.

Ama bunu yaparken Türkiye’nin yıllar yılı elde ettiği birikimlerini Suriye sınırında tüketmesinin yolunu da açtı. Türkiye ekonomisini DAEŞ ve PYD/Pkk belası üzerinden alt üst etti.

Irak hükümetinin bu yıl içine düştüğü ekonomik durum ve bu durumun yol açtığı belirsizlik de dikkate alındığında Trump’ın meseleleri nereye götürmek istediği açıkça görülüyor.

Trump, ABD’deki İslam düşmanlığının, Müslümanlara karşı kindarlığın açık yüzüdür. ABD için İslam dünyasında müttefik yoktur; çatışıp ABD’nin işini kolaylaştıracak unsurlar vardır.

ABD’ye güvenen kaybeder, ABD’ye dayanan kaybeder. Daha fazla örnek isteyen şöyle bir FETÖ’ye baksın ya da Irak ve Afganistan’da ABD’de ile çalışanlara baksın…

Ne var ki Rusya da güvenilir dost değildir… Çözüm, Müslümanların kendi sorunlarını çözmeleridir. Bunun için büyük devletlere ihtiyaç vardır.

Mevcut devletleri küçültmeye yönelecek her adım, her ayrılıkçı duruş baştan yanlıştır. Bunu yapmak, ABD hesabına çalışmaktır.