• DOLAR 32.561
  • EURO 34.941
  • ALTIN 2427.305
  • ...

Kur’an’da “Hududullah”ın toplumsal yönetimle olan bağlantısını anlamaya çalışacağız. Konunun anlaşılmasıyle yüce dinimizin toplumsal yapılarla olan alakası da ortaya çıkacaktır. Yüzyıllardır dini, yönetimden/siyasetten ayrı tutmaya çalışmanın Kur’an’a göre ne mana ifade ettiğini “hududullah ” mefhumuyla göreceğiz.

            Kur’an’ın on iki ayetinde on dört kez geçer. Yüce Allah’ın  “işte bunlar Allah’ın hududlarıdır" Buyurduğu her yer muamelatla ilgilidir. Demek ki, Kur’an’a göre, insanın insanla olan muamelatın her biri Yüce Allah’ın birer hududu sayılmıştır. Günlük hayatın her alanına Yüce Allah bir sınır koymuştur. Allah’ın hududu ya emir ya da yasak şeklindedir. Emir ve yasakların uygulama alanı yetki makamıdır. Dini yönetimden uzak tutmak onun emretme yetkisini elinden almak demektir. Bu da dinin gönderiliş amacına tamamen aykırıdır.

Bunun için dini, dünya hayatının dışına itmenin dinen, aklen ve vicdanen izahı mümkün değildir. Allah’ın hududu demek, bu konuda emir yasak koyma yetkisi Yüce Allah’a ait demektir. Nasıl oluyor da hayatın her alanına bir kural/sınır koyan ilahi din yönetim gibi hayatın en önemli noktasından ayrı düşünülecek ki? Yaratan Allah bilmez mi? (Mülk/14)  “De ki Allah mı daha iyi biliyor yoksa onlar mı?” (Bakara/140)

            Gayrimüslim veya bilgisi olmayan birinin bunu söylemesini bir derece anlamak mümkün. Ama yüce Allah’ın dininde rehber olan ulema ve meşayihin bunu kabullenmesini anlamak mümkün olmadığı gibi, Kur’an’la izahı ise hiç mümkün değildir.

İlgili ayetlerin hiçbiri, iman ve namaz gibi salt inanç ve ibadetlerle ilgili değildir. Geçtiği yerlerin tamamı insanın insanla olan dünya hayatı ve hayatın da toplumsal boyutundan bahsetmesi zihin dünyamızda çok şey ifade etmesi gerekir. Yüce Allah’ın tüm emir ve yasakları birer Hududullah’tır. Niçin daha çok muamelata 'sınırlarım' desin? Çünkü kullar bu konuda hataya düşebilirler diye mükerrer ve ısrarla İşte bunlar Allah’ın sınırları buyurmuştur.

 “hudud ”kelimesi haramlar için “fela tekrebuha ”  emirler için “fela teteduha” olarak ve cem gelmesi de gösteriyor ki mesele toplumsaldır. Hudud, had ve hadid kavramlarının kök harfleri aynidir. Yani hududun korunması hadid/güçle olur. Toplumsal yönetim olmadan güçten bahsetmek mümkün değildir.

Aziz İslam dininin rehberleri olan ulema ve meşayihler dini yönetimden ayrı olarak algılamaları ümmetin toplumsal ruhunu felç eder. Yüce Allah, "bunlar benim hudutlarımdır" diyecek-ruhum onlara feda olsun- ulema ve meşayihlerimiz bunları dinden ayrı sayacaklar! Fe-Subhanellah! Bin Kere subhanellah!

Kur’an toplumda ilahi bir sistem kurmak için gönderilmiştir. Sistemin merkezi yeri toplum yönetimidir. Böylece dini yönetimden ayırmak Kur’an’ı hayattan koparmak demektir. Bu da Kur’an’ın iniş amacına tamamen aykırıdır. Böyle bir tasavvurun Kur’an'da karşılığını bulmak mümkün değildir. Bir toplum, imanını, aklını ve vicdanını kaybetmediği halde nasıl olur da din namına bu yanlış dini tahayyüle kayabilir? Kur’an’ın bunca apaçık ayetlerine rağmen, nasıl olur da bu yanlışı savunanlar büyük kitleleri ikna edebiliyorlar?

Bir toplum Kur’an'i değerlerini kaybetmeden bu duruma düşmesi mümkün değildir. Evet bu manada (Furkan/30) ümmet,  Kur’an'ı “mehcur ” Bırakmıştır.

Ümmetin bu manada tekrar Kur’an'la uyanması (Hadid/16) için, “Kur’an ile uyanma zamanı gelmedi mi?” buyurmuştur. Alim ve meşayihlerimizin bu manada ümmeti Kur'anla uyandırmaları gerekir.

İki ayetten misal vererek yazıyı sonlandıralım:

"Haramlara yaklaşmayın!"(Bakara/187) manasında “feletekrabuha” emirleri için (Bakara/229) “ fela te'teduha “sınırları aşmayın buyurur.

Hudud, yaklaşmayın, aşmayın, kelimelerin cemi sığası ile gelmesi bu işin toplumsal bir konu olduğunu göstermektedir.

Hulasa; İnsan için dünya hayatında gönderilen bir din var.

O dini ve o dinin kitabını hayatın dışına itmek o dine ve kitabına yapılmış en büyük kötülük olur.

 Dinin toplumsal yönetimdeki fonksiyonu konusundaki bir davet, toplumsal farzların en başta gelenidir. Bunu da en güzel yapacak olan aziz İslam'ın Uleması ve Meşayihtir.