• DOLAR 32.338
  • EURO 35.176
  • ALTIN 2240.915
  • ...

Bazı fiiller vardır, fiilin adı bile can sıkıcıdır ve huzuru kaçırıverir. O fiilin failinin, Ayşe veya Fatma/ Ali veya Mehmet olması fiilin mahiyetini değiştirmez.

Nifak tam da böyle bir fiildir. Nifağın faili ise münafıktır. Hal böyle olunca nifağa fail olan şahsın kimliği, münafık olmaktan kurtaramaz onu. Velev ki bu kişi gözümüzün nuru olsun.

Ancak çoğu kez kabul etmeyiz veya kabul etmek işimize gelmez.

Peki, tepkimiz nasıl mıdır?

Çoğunlukla şu şekildedir;

Münafık münafıktır nasıl olsa- bizim kabul edip etmeyişimiz bir şeyi değiştirmez deriz.

Üstelik en doğrusunu Allah bilir diyerek tepkisiz ve duyarsız kalmayı tercih ederiz. Bu tepkisizlik temelli nakıs tepkimizin bizim için vebâl olabileceğini hesaba katmayız ve İslam toplumuna zarar veririz.

Çünkü münafığın en belirgin özelliği yerinde durmamak/kaynamak ve kaynatmaktır. Nifak kazanının ateşini bıkmadan- usanmadan- aşkla- heyecanla harlamaktır.

Buram buram nifak kokan sinsi ve provokatif eylemlerinde artık profesyonellik kazanmıştır ne yazık ki.

Şunu da belirtelim ki,  özellikle Allah rızası için yapılan çalışmaların temeline adeta dinamit yerleştirircesine tesirli ve tehlikeli amellerin baş mimarı olan münafıklar, zaman zaman akidevi münafıklar olsa da en sık karşılaşılanlar ise ameli münafıklardır.

Ellerinde tesbih-dillerinde zikir olması, görüntüleriyle mümin, söylemleriyle muvvahid olmaları, münafık olma vasfını kaldırmıyor üzerlerinden.

Ancak nedense müminler tarih boyunca; ‘Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz...’’ hadisinin aksine defalarca ısırılmıştır(!) münafıklarca.

İçimiz acısa da, kabul etmek zor olsa da, münafığın münafık olduğunu kabul etme mecburiyetimiz vardır.

Vasıfları, görmek isteyenler için oldukça açık ve nettir.

Sözlerinde durmamaları ve emanete hıyanet etmelerinin dışında (bunun içine sırrı ifşa da girer) en belirgin özellikleri yalan söylemeleri. Yalan konusunda öyle bir hale gelirler ki, kendi yalanlarına kendileri de inanırlar. Çünkü Rabbimiz onları, ‘kalplerinde hastalık vardır’ cümlesiyle tanıtıyor. Kalp hasta olunca yalanlara doğru meyleder ve kendini de mahveder münafık...

Dikkat çeken bazı vasıfları da; çenelerinin fazla mesai yapma potansiyeline sahip olması. Aynı zamanda süslü/ püslü cümlelerle muhataplarını tesirleri altına alıp, rahatlıkla algılarını yöneterek manipüle edebilmeleri…

Bu konudaki başarılarının(!) en büyük nedeni ikiyüzlü olmaları… Nabza göre şerbet vermeleri… Kalıptan kalıba/ şekilden şekile girmekten çekinmemeleri...

Kendi menfaatleri ve planları söz konusu olunca, İslam Davasının zarar görmesi, hayırlı çalışmaların sekteye uğraması umurunda bile olmaz münafığın. Yıllarca emek verilen projeleri bir yılda heba etmekten çekinmez.

Pişmiş aşa su katar; birbirine bir duvarın tuğlaları gibi kenetlenip saf tutmaları gereken müminlerin arasını bulacağına, aradaki harcı eritecek söylemlerden imtina etmez.

Kapalı kapılar ardında müminleri çekiştirip gıybetlerini yapmaktan hayâ etmez. Müminin kendisine rastlayınca muhabbettin mübalağasını yapar da, Âlemlerin Rabbinin (c.c) bu tezatı gördüğünü hesaba katmaz.

Hep kusur arama telaşı vardır münafığın. Ayıp örtme/kusur gizleme nedir unutmuştur. Kendi söz konusu olduğu durumlar hariç.

Yaygaracıdır; kavgadan- gürültüden- tartışmadan- sesini yükseltmekten çekinmez. Bu tavrının, İslam toplumunun vahdetini zedeleme ihtimali olduğunu çok iyi bilir ama görmemeyi tercih eder.

Birçok meselede gözyaşlarını, fiziksel ve maddi kusurlarını kullanmaktan geri durmaz. Bahane ve duygu sömürüsü konusunda oldukça mahirdir.

Bunca özelliklerinin dışında kendilerini ele veren, belki de en bariz örnek diyeceğimiz bir özellikleri de cimri olmaları...

İslami terimleri yeni öğrenenler, aynı harflerden oluşan ‘nifak' ve ‘ infak' kelimelerini bazen karıştırırlar. İkisinin ne kadar zıd kavramlar olduğunu bilenlerin yüzünde alaycı olmayan anlamlı bir gülümseme oluşur o anda. Tam da bunun gibi, her seferinde infak eylemini gerçekleştirmede zorlanan, infağı nifakla değiştiren nifak eyleminin faili münafık, müminin yüzünde acı bir tebessüm oluşturur. Yakalanmıştır çünkü.

Bir zıplamıştır, iki zıplamıştır ama sonunda yakalanmıştır.

Zira kişinin sevdiği neyse infağı onadır. Sevda ve aidiyet yoksa infak da yoktur.

Ayrıca münafık; ıslah etmez bozar, çalışmaz konuşur, çözüm üretmez sorun üretir, yük almaz yük olur. Sevdalanmadığı bir davaya nifak olur, fitne olur.

Münafıkları çok uzaklarda aramayalım. Öyle ya, ashab-ı kiram bile bazen münafık olmaktan korkardı.

Önce kendimize sonra çevremize bir daha bakalım. Kim yaparsa yapsın; nifak nifaktır.