• DOLAR 32.578
  • EURO 34.91
  • ALTIN 2425.77
  • ...

Büyük bir buhran yaşıyordu Dünya. Büyük değişimlerin öncesinde olduğu gibi yeryüzünün sancılı günleriydi. Roma ve Bizans`ın çocukları, yozlaşmış Hıristiyanlık dininin mezhep çatışmalarından bıkmış, önemli bir vesayet merkezi haline gelen Kiliseyi iktidar alanından tasfiye etmiş, ahiret bilincinden uzak, seküler bir sistem inşa etmişlerdi. Bir arada kalmak için ellerinde milliyetçilikten başka bir şey kalmamıştı.

Milliyetçilik ve menfaatin tabiatı gereği aralarında uzun yıllar kavga etmiş ve milyonlarca insan, bu çatışmalarda ölmüştü. Son yüzyılda Avrupa`nın ortak aklı ise bu işin böyle devam edemeyeceğini öngörmüştü. ‘Yeni Roma` ittifakı Avrupa Birliği adı altında tekrar kurulmuş ve kendi bedevi çocuklarının kurduğu Amerikan imparatorluğu ile birçok noktada beraber hareket etmeye başlamıştı.

Yeni Roma`nın burjuvası, dinin hayattan uzaklaştırılması ile oluşan manevi boşluğu “sanat ve felsefe” ile doldurmuştu. Çıplaklık, sınırsız cinsel özgürlük ve hazcılık gibi yenik düştükleri zaaflarını daha rahat yaşamak için kutsallaştırıp vicdanlarını rahatlatmışlardı. Artık dinin çizdiği sınırlar yoktu ve yeni dinin adı ‘sanat` olmuştu.

İslam dünyası ve özelde ümmetin son bakiyesi Osmanlı arayış içindeydi. Ahlaki ve idari noktalarda yozlaşmalar başlamış, teknolojik olarak “Batı”dan geri kalınmıştı. Ortak akıl ile hareket etmeme, yönetimin ehil kişilere verilmemesi, liderliğin babadan oğula geçmesi, eleştirel aklın eksikliği, rehavet, idarecilerin son dönemlerdeki sefahati gibi tüm sebepler göz ardı edilerek gerilemenin tüm faturası Avrupa`daki gibi dine ve dindarlara kesilecekti. Sapasağlam yerinde duran İslam dini ve tahrif edilmiş Hıristiyanlık dini aynı kefeye konacaktı. Temel yanlış burada başlamıştı.

İbni Haldun`un kulakları mezarında yine çınlıyordu. “Mağluplar galipleri taklit eder.” demişti sosyolojinin kadim üstadı.

İslam dünyasının “Kayıp Yüzyıl”ının başlarında İslam âleminin arayış içindeki çocukları soluğu Avrupa`nın okullarında aldılar. Ağır bir hastalığa tutulmuş ve ilacını arıyordu üç kıtaya kök salan, bağrında dünyanın tüm dinlerinden mensuplar ve birçok milletten fertler bulunduran Osmanlı…

Üstat Cemil Meriç`in ifadeleriyle “İhtiyar dev mazideki ihtişamından utanır olmuştu. Sonra utanç unutkanlığa bıraktı yerini, ‘Ben Avrupalıyım` demeye başladı. Asya bir cüzamlılar diyarıdır. Avrupalı dostları acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına fısıldadılar: Sen bir az gelişmişsin” dediler.

Osmanlı`daki Batı hayranlığının ana merkezi İttihat ve Terakki Cemiyeti`nin Avrupa`da okuyan terakkiye susamış çocuklarının eline “Yeni Roma” seküler bir tasın içinde milliyetçiliği ikram etti. Hastanıza bunu içirin iyileşir, dediler. Aslında sarayın bürokrat yetiştirme merkezi Enderun`da birer Truva atı olan devşirmeler üzerinden hastaya yanlış ilaç verilmesine çoktan başlanmıştı ama Osmanlı`ya ve tüm İslam âlemine öldürücü darbeyi ‘Son Yüzyıl`da tahsilini Avrupa`da yapan ümmetin bu çocukları vuracaktı.

Kopuş sürecinde Arap-İslam âlemindeki “Batılı aydınlar”, Osmanlı`yı ve Türkleri kötülemeye başlamış, ‘Yeni Roma`nın derin aklı İngilizler tarafından tahrik edilen elit ailelere mensup İsmail`in çocuklarının eliyle Araplar birçok devlete bölünmüştü. İşin ilginç tarafı Osmanlı halkı gibi Arap Müslüman halkların önemli bir çoğunluğu da bu gelişmelerde aktör değildi. Bölünme Osmanlı`ya huzur getirmeyeceği gibi Araplara da huzur vermeyecekti, ama ip kopmuştu artık ve tespih taneleri de dağılacaktı.

Osmanlı`nın dağılmasından sonra Kurtuluş savaşında ‘Batı`lı kimliğini kısmen saklayan sarayın Avrupa`da tahsil görmüş çocukları savaştan sonra iktidarı tamamen ele geçirdikten sonra Yeni Roma`dan getirdikleri reçeteyi uygulamaya koyuldular. Din hayatın merkezinden uzaklaştırılacak ve Koca Çınar Osmanlı`nın yerine yepyeni bir ulus Devlet kurulacaktı. Millet yerini Milliyete bırakacaktı. Ümmetin son kalesinin bağrına vurulacak neşterin bedeli çok ağır olacaktı … Küstürülmüş ve iktidar alanından uzaklaştırılmış dindar Türkler, aldatılmış Kürtler ve Osmanlı`nın himayesindeki azınlıkları çok acı günler bekliyordu.  (inşallah devam edecek.)

Bahadır Özdemir / doğruhaber

 

 

Yazarın Diğer Yazıları