• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Eskiden insanları mankurtlaştırmak için beynine dışarıdan işlem yapılırdı. Yapılan işlemlerin sonunda kişi kendisini, ailesini, soyunu, geçmişini yitirecek kadar yabancılaşırdı. Her denileni yapan bir köle haline gelirdi.

Tabi bu yöntemle insanlar sadık birer köleye dönüştürülürken, hayattan beklentileri de değişirdi. İnsan olmanın tüm vasıflarından soyutlanıp, onurlu bir hayat yaşama isteğini kaybederlerdi. Efendisinin emrine uymak için anne babasını bile öldürecek bir caniye dönüşürlerdi. Yani anlayacağınız yapılan müdahale kişiyi pimi çekilmeye hazır saatli bir bombaya çeviriyordu.

 Modernleşmeyle birlikte insanları mankurtlaştırmanın da yolları değişti. Doğrudan yapılan müdahalenin yerini dolaylı müdahaleler aldı. Zihne enjekte edilen bilgi ve düşünce sistemi ile insanlar daha az zahmetli yöntemlerle kimliksizleştiriliyor. Nereye, hangi değerlere, hangi geçmişe ait olduğu inancını kaybediyor. Kendi coğrafyasına ihanet etmeyi efendisi adına bir borç biliyor.

 Batılı Eğitim yoluyla, Müslümanların düşünce kalıpları değiştiriliyor, İslam aleminin her bir ferdi Müslümanca düşünmenin temeli olan Tevhidi düşünceden uzaklaştırılıyor.

 Müslümanca düşünmeyi besleyen 'bilgi', kökünden sökülüp atılıyor, yerine zihinlere Batılı bilgi ve bilim kutsanarak, yüceltilerek tek tek ekiliyor. Batılı 'bilgi ve bilim' düşünebilmenin, bilgi üretebilmenin tek kriteri kabul edildiği için emperyal hedeflere aykırı düşünebilmenin yani özgürleşebilmenin yani kendi özüne dönebilmenin yani kim olduğunu, hangi değerlere sahip olduğunu anlayabilmenin yolu kilitlenmiş oluyor.

Düşüncenin binası Batılı temeller üzerine inşa edildiği için bir türlü ülkenin ekonomik, siyasi, kültürel olarak ilerlemesini sağlayacak ufka erişilemiyor. Modern bilgi, dar kalıplar arasında kişiyi sıkıştırıyor.  Zihin terazisi, Batı ne derse ona itaat edecek, Batı neyi tasdik ederse, onu doğru olarak kabul edecek şekilde kendiliğinden ayarlanmış oluyor. Her bir zihin Batının gönüllü ve sadık askerine dönüşüyor.

Bu serüven Modern, Batılı, Kemalist Eğitim Sistemi eliyle yaklaşık yüz yıldır sistematik bir şekilde devam ediyor.

 Tabi Eğitimde Batılılaşma serüveninin Cumhuriyetin kurulmasıyla başladığını kabul etmek, bütün günahları, kurulan Laik sisteme yüklemek de haksızlık olur.

Bazı Osmanlı Padişahlarının da Batı sevdasını göz ardı etmemek gerekir.

Bütün suçu Batılılara ve içimizdeki Batıcılara yüklemek günah çıkartmanın en kestirme yolu olmuş. 

Örneğin Batıya hayranlık duyanlar ve gelin bizi şekillendirin diye buyur edenler bazı Osmanlı Padişahları değil miydi?

Ya Batıya kendi devlet adamlarını yetiştirsinler diye en zeki gençlerini gönderenler!

Üstelik Batıdaki eğitimini tamamlayıp dönenleri Devletin en önemli kadrolarına, özellikle Eğitim ve yönetim kadrolarına atayanlar...

Tüm bunlar yetmezmiş gibi Osmanlı topraklarında Batılı okullar açtırıp, bu okullarda misyoner eğitimcilerin ellerine en körpe zihinleri teslim edenler yine bazı Osmanlı Padişahları değil miydi?

Batılılarla iş birliği yapıp kendi toplumunu aşağılayan, kendi değerlerinden nefret eden, İslam kimliğini reddedenler hep bu okullarda eğitim alanların arasından çıktı. Milliyetçilik, Ulusalcılık belası bu okullarda türetildi. Yahudi eğitimciler tarafından o okullarda yetişen gençlere aşılandı. Osmanlıyı yıkan kadro oralarda teşkilatlandı, Cumhuriyeti onlar kurdu. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ülkenin yönetimi yıllarca onların elinde kaldı. Fakat ne bilim ürettiler ne teknoloji. Ne de Ülkenin gelişmesi, ilerlemesi adına bir şey yaptılar. Sadece binlerce yıllık medeniyeti ve o medeniyete ait olan her şeyi talan ettiler, yaktılar, yıktılar, geçmişe ait ne varsa tahrif ettiler, kendi toplumlarına zulmettiler, ihanet ettiler.

Batılı bilgiyle mankurtlaşan zihniyetin, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte bu halka yapılan zulümleri ülkenin çağdaşlaşması uğruna ödenen bedel olarak görmesine şaşmamak lazım.

Osmanlı, eğitim konusunda kendi inanç ve değerlerinden yola çıkarak yenilenmeye gitmedi, işte o noktada tükenişe geçti ve son nefesini verdi. Onun gırtlağına Batının eline teslim ettiği gençler çöktü ve son nefesini onların ellerinde verdi. O gün bugündür kültürel, ekonomik, siyasi, hukuki, dini özgürlüğümüzü tam olarak elde edemiyoruz. Her konuda Batının tahakkümü altındayız. Onun çıkarlarını düşünmeye mecbur bırakılıyoruz.

İçimizde sürekli hain yetiştiren eğitim sistemini değiştirmedikçe bu durumdan kurtulmamız mümkün görünmüyor. 20 yıllık iktidarında bunu başaramayan hükümet ise umut vermiyor.

HÜDA PAR ise taşıdığı medeniyet ufkuyla ışıl ışıl parıldıyor, gözleri kamaştırıyor. Geleceğimizi tehdit eden tüm sorunları masaya yatırıp reel bir perspektifle özgürlüğe giden yola ışık tutuyor. Zihinleri özgürleştirecek reçeteler üretiyor.